Le Beau Mariage – Éric Rohmer (1982)

“Bir dahaki sefer biraz sevecenlik göstermezse ağır konuşacağım, gösterirse de kollarına atılacağım”

Evli erkeklerle ilişkilerinin neden olduğu mutsuzluklardan sıkılan genç bir kadının henüz ortada bir aday yokken evlenmeye karar vermesinin hikâyesi.

Éric Rohmer’in yazdığı ve yönettiği bir Fransız yapımı. Usta sinemacının altı filmden oluşan “Comedies et Proverbes” (Komediler ve Atasözleri) serisinin ikincisi olan çalışma sanat tarihinde yüksek lisans yapan ve bu arada da bir antikacıda çalışan genç bir kadının evli erkeklerle olan sonuçsuz ilişkilerinden sıkılarak yakın bir arkadaşının tanıştırdığı bir erkekle evlenmeye karar vermesini ve adamın ne böyle bir niyeti ne de plandan haberdar olması yüzünden yaşananları anlatıyor. Tipik bir Rohmer çalışması olarak yalın bir hikâyesi ve sinema dili olan, “basit” görünümünün arkasında gerçek insanların gerçekliğini anlatması ile önemli, ahlâk dersi vermeye soyunmadan bizi ahlâk üzerine düşünmeye de davet eden ve Venedik’te ödül alan Béatrice Romand ile ona eşlik eden André Dussollier’in eğlenceli performansları ile sevimli tanımlamasını da hak eden keyifli bir eser.

La Fontaine’in “Sütçü Kız ve Süt Güğümü” adındaki masalından bir cümle ile açılıyor film: “Hangimiz uzak durabilir hayal kurmaktan, İspanya’da bir kale inşa etmekten?”. Masal; sütü satarak yumurtaya, onları da sırası ile civciv, kuzu, dana ve ineğe çevirerek zengin olmayı hayal eden bir kızın ayağının taşa takılması ve güğümdeki tüm sütün dökülmesi ile yaşadığı hayal kırıklığını anlatır. Rohmer’in hikâyesinin kahramanı olan genç kadının (Béatrice Romand) hayali ise yakın arkadaşının (Arielle Dombasle) kuzeni olan ve ilk görüşte evlenmeye karar verdiği avukatla (André Dussollier) evlenmektir. Ne var ki adam bekârlığından memnundur ve kesinlikle böyle bir niyeti yoktur. Hikâyenin önemli bir kısmında Rohmer bize kadının umut, gayret, hayal ve öfke arasında gidip gelen ruh hâlini ve evlenebilmek için yaptıklarını anlatıyor. Tıpkı referans alınan masaldaki gibi boş bir hayaldir bu ve gerçekleşmesi de pek gerçekçi görünmemektedir. Oldukça basit bir içeriği var gibi görünüyor bu hikâyenin ve Rohmer’in pek çok filmi için söylendiği gibi benzer bir içeriğe sahip gibi duruyor diğer yapıtları ile. Ne var ki Rohmer’e aşina olanların çok iyi bileceği gibi tüm bu basitlik ve benzerlik içinde Rohmer yine orijinal ve çekici kılmayı başarıyor filmini.

Çalıştığı ve yaşadığı Le Mans ile okuduğu Paris arasında trenle gidip gelen kadının evli sevgilisi ile yaşadığı hayatın zorluklardan (“Bunu anlamam biraz zaman aldı ama geç olsun güç olmasın. Evli erkeklerden gına geldi artık. Eşleri olsun çocukları olsun, hepsi büyük engel”) kurtulup, kendisini evliliğin huzurlu ve güvenli kollarına atmak isteyen kahramanımız tam anlamı ile “saf” bir kadındır. Terk ettiği evli erkeğe “bol bol metres” dileyecek kadar iyi yüreklidir ve tüm güçlü görünümüne karşın bir yandan da zayıftır aslında. Aklına eseni yapan, düşünmeden hareket eden genç kadının kafası da karışıktır bir parça. İşini kıskandığını söylediği arkadaşının onun da denemesi önerisini “Yeteneğim yok”, yardımcısı olması önerisini “Buyruk almayı sevmem” ve ortaklık teklifini de “Başıma buyruk biriyimdir” sözleri ile ret eder. “Ben aramayacağım, ilgilendiyse o arasın” der ama hemen ardından telefona sarılmayı da ihmal etmez aramak için. Buna karşılık inatçıdır, açık yüreklidir ve dürüsttür; yalan söylediğinde ise o derece sempatiktir ki ayıplayamazsınız onu. Rohmer işte bu karakteri öyle gerçekçi ve samimi bir dil ile çiziyor ve Béatrice Romand öylesine içtenlikle ve dürüstlükle canlandırıyor ki onu, kadının tüm duygularını aynen paylaşıyor, örneğin avukatın ofisindeki sahnede veya doğum günü partisinde olduğu gibi onun adına mahcubiyet duyuyor, yıkılıyor ve Rohmer’in çok doğru belirlediği finalde onunla birlikte umutlanıyorsunuz tekrar. Kadının kendisini anlattığı ve adama uygunluğunu ima ettiği (Onun zayıf kadınlardan hoşlandığını bildiği için “Ben hiç kilo almam” dediği eğlenceli konuşma örneğin) bölümler üzerinden belki bir parça hüzün de barındıran eğlenceli sahneler yaratmış Rohmer ve müstakbel kocanın evlilik planına direnişi üzerinden özellikle ikinci yarıda bizi bu eğlencenin içine katmayı başarmış.

Annenin bile artık insanların önce uzun süre beraber yaşayıp sonra evlendiğini söylediği kadının eski usul bir evlilik yolu izlemeye kararlı hâlini gerçekçi kılan kuşkusuz ki Béatrice Romand’ın performansı. Rohmer’in başka filmlerinde de yer alan oyuncunun başarısına avukat rolündeki André Dussollier’in çekici bir sevimliliği olan performansını da eklemek gerekiyor. Adamın yüzünde hep bir gülümsemesi ile, içine düştüğü rahatsız edici durumu yönetme çabası hayli eğlenceli anlar yaratırken, Rohmer’in o basit görünüm içinde bu derece çekici olabilmesinin de sırrını açıklıyor bir bakıma: İster biraz acıyın, kızın ya da yaptıklarını yanlış bulun ama sevmekten kendinizi alamayacağınız karakterler yaratıyor Rohmer ve burada da bu becerisinin çarpıcı örneklerinden birkaçını veriyor bize. Onun filmlerinin ilk bakışta benzer görünen havaları içinde yakından bakanların kolayca yakalayabileceği farklılığın da temel nedeni bu. Başka filmlerinde de görüldüğü ve ahlâkçı olarak tanımlanması kesinlikle yanlış olacak bir şekilde evlilik, aşk gibi konular üzerinden bu çekici karakterlerin ahlâk anlayışını burada da hafif ve önde gelen temsilcilerinden biri olduğu Fransız Yeni Dalga akımının ironik anlatımının izlerini taşıyan bir dil ile çekici kılıyor Rohmer.

Benzerlik yerine tutarlılık kelimesinin kuşkusuz daha uygun olacağı bir bütünselliği olan filmografisi içinde en “büyük” filmlerinden biri değil bu çalışma ama kesinlikle eğlenceli ve önemli bir yapıt. İnsanın sadece isteyerek aşkı yaratabilme becerisi ve bunun mümkün olma olasılığı üzerine Rohmer’in bu yalın ve ana karakterler kadar yardımcı karakterleri de özenle yarattığı film herkesin İspanya’da bir kale kurmayı hayal etmeye hakkı olduğunu da hatırlatıyor bize!

(“A Good Marriage” – “Güzel Evlilik”)

(Visited 293 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir