“Bir sır, bu ailenin korkunç bir sırrı var: Bir kardeş, soyadımızı taşımayan altıncı kardeşimiz. Doğar doğmaz terk edilmiş ve maddi ya da manevi hiçbir yardım almamış. Zavallı adam şimdi çok kötü durumda”
Kendisine Diabolicus adını takan gizemli bir adam tarafından öldürülen zengin bir markinin ve baş şüpheli olan dört kardeşinin hikâyesi.
Roberto Gianviti ve Vittorio Metz’in orijinal hikâyesinden yola çıkan senaryosunu Gianviti, Metz, Bruno Corbucci, Marcello Fondato ve Giovanni Grimaldi’nin yazdığı, yönetmenliğini sinema dünyasında Steno adı ile çalışan Stefano Vanzina’nın yaptığı bir İtalyan yapımı. Başrolünde, daha doğrusu altı farklı karakterde, İtalyan güldürü sinemasının en ünlü oyuncularından biri olan Totò’nun (gerçek adı hayli uzun oyuncunun) yer aldığı film bir kara komedi. İtalya’da yayımlanan Satanik ve Diabolik gibi çizgi romanlardakilere benzeyen hikâyesi ile arada bir iki sıkı kahkaha attıran, bol konuşmalı ve temel olarak Totò’nun varlığı üzerine kurulu bir yapıt bu. Türünün ya da başrol oyuncusunun filmografisinin en parlak örneklerinden biri olmasa da İtalyan usülü eski komedilerden ve bu sinemanın özellikle 1950’li, 60’lı ve 70’li yıllarda politik unsurları ve çoğu sola yakın duran sinemacıların bu siyasî eğilimlerini yansıttığı hikâyelerden hoşlananlar için görmeye değer bir eğlencelik.
Gerçek adı Antonio Focas Flavio Angelo Ducas Comneno De Curtis di Bisanzio Gagliardi olan Totò’ya bu takma ismi annesi vermiş küçük bir çocukken. İtalyan sinemasının “Il Principe della Risata” (Kahkaha Prensi) olarak da anılan bu güldürü ustasının filmleri bizde de zamanında epey seyirci ilgisine sahip olmuş. Oyunculuk hayatına tiyatro ile başlayan oyuncu 1937’de bir Gero Zambuto filmi olan “Fermo con le Mani” ile girdiği sinemada ve daha sonra da televizyonda 100’ün üzerinde yapımda rol almış ve İtalyan halkını epey eğlendirmiş. Oyunculuk yeteneğini bu filmde biri kadın, altı ayrı karakteri canlandırarak çıkarıyor karşımıza Totò ve hikâyenin de en önemli kozu oluyor varlığı ile. Son anlarına kadar katilin kimliği konusunda seyirciyi merak içinde tutmayı başaran ve özellikle son bölümlerinde birbiri ardına gelen oyunlarla eğlencesini de diri tutmayı beceren bir çalışma bu.
Cesedini sevgilisinin bulduğu bir zengin markinin görüntüsü ile başlıyor film. Adamın göğsüne saplı olan bıçağın kabzasına geçirilen kağıt parçasında “Diabolicus” kelimesi yer almaktadır. Kendisine seçtiği isim gibi şeytanî bir katildir bu ve cinayetlerine de devam edecektir. Onun peşinde olan iki dedektifin gözünde en önemli şüpheliler markinin dört kardeşidir ve hikâye onların arasındaki ilişkiler, saklanan sırlar ve her birinin eksantrik karakteri üzerinden ilerlerken, Totò biri sonradan ortaya çıkan toplam altı kardeşi birden canlandırarak ve bu hikâyenin en eğlenceli yanını oluşturarak eğlendiriyor bizi. Senaryo bu hikâyeyi anlatırken, bazıları dolaylı ve bazıları çok açık, politik dokunuşlarda da bulunuyor tam da o dönemin İtalyan sinemasından beklenmesi gerektiği gibi. Örneğin markinin hizmetçilerine olan yaklaşımı emekçi sınıfın yanında bir duruşun alçak gönüllü ve eğlenceli bir göstergesi. Kardeşlerden biri olan emekli general ise tam bir Hitler ve Mussolini karışımı olarak oluşturulmuş; çok doğrudan bir eleştiri ve alaycılıkla yaklaşılıyor bu karaktere ve bıyığından kara gömlekli askerlerine ve çılgınlığından vücut diline tam bir faşist askerin resmi çizilmiş. Bir kardeşin rahip olmasını, hikâyede küçük çetelere (mafya!) yer verilmesini ve karakterlerin “Latin aşıklar”ı hatırlatan ilişkilerini de düşününce filmin 1960’ların İtalyası’ndan bir toplumsal fotoğraf çektiğini söylemek mümkün.
Bazı bölümleri bağımsız bir skeç gibi filmin; örneğin doktorun gözlüğünü kaybettiği ameliyat sahnesi hayli eğlenceli olmakla birlilkte fazlası ile uzatılmış ve olan bitenin ne hikâye ne de karakterin bu hikâyedeki konumu ile bir ilgisi var. Neyse ki kendi başına ilginç olsa da hikâyeye bir katkı sağlamayan bu tür bölümlerden fazla yok filmde. Esprisini zaman zaman söz tekrarından alan (Yeşilçam’ın örneğin Kemal Sunal filmlerindeki komedi mekanizmasının esintilerini görmek mümkün burada) filmde postacının sorgulanması gibi eğlencesine karşı koymanın mümkün olmadığı anlar filmi çekici kılıyor. Bol konuşmalı ve hareketli içeriği ile bir burleks olarak da tanımlanabilecek filmde bu tür sahneler yeterince yok ve bu da filmin nefesini kesmiş bir parça. Alec Guinness’in 1949 yapımı “Kind Hearts and Coronets” filminde sekiz farklı karateri canlandırma becerisini tekrarlayan Totò’nun elbette lokomotifi olduğu filmde yönetmen Steno da kardeşlerden birinin bahçıvanı rolünde çıkıyor karşımıza hayli tuhaf ve tekinsiz görünümü olan bir tipi canlandırarak. Son bir not olarak da Totò’nun karakterlerinin bir kısmını farklı sanatçıların seslendirdiğini ve Diabolicus’un alaycı ve korkutan kahkahasına Vinicio Sofia’nın hayat verdiğini eklemiş olalım.
(“Toto Şeytan”)
Güzel filmdi, ama Totò lascia o raddoppia? (Tamam mı Devam mı?) daha güzel ve eğlenceli. 50li yılların siyah beyaz (ya da renkli 🙂 ) İtalyan filmlerine bayılan birisi olarak kesinlikle tavsiye ederim.
Öneri için teşekkürler. Listeme ekledim.