A Woman’s Tale – Paul Cox (1991)

“Tanrım, hepimiz ne kadar da yaşlandık!”

Kanser hastası bir yaşlı kadının son günlerinin hikâyesi.

Sinemanın ihmal ettiği bir alana, yaşlı insanlara, odaklanan etkileyici bir dram. Kendisi de kanser hastası olan ve filmden kısa bir süre sonra ölen başroldeki Sheila Florance’in parlak ve yürek burkan oyunu ile çarpıcılığını iyice artıran film belki çok özel şeyler söylemiyor ama ölümle yüzleşme, hayata tutunma ve çıkar duygularından uzak sevgiler üzerine başarılı bir resim çiziyor.

Kariyerinde ağırlıklı olarak televizyon filmleri olan Sheila Florance kendisinin de son günlerini anlatan ve zaman zaman belgeselin doğallığı ve gerçekçiliğini taşıyan filmde olağanüstü bir performans sergiliyor. Hayatının son günlerinde bile herkese sevgi ve hoşgörü ile bakışını, dostluklarını, zevklerini, mizah duygusunu ve özetle hayatı kelimenin tam anlamı ile yaşamayı bir an bile unutmayan kadının hikâyesini yönetmenin dramatik oyunlara başvurmadan ve nerede ise sadece onun eline bırakarak anlatıyor. Bu açıdan kadının ikinci dünya savaşında yaşadığı trajediyi filmin genel tonundan farklı bir havada gösteren sahneler bir parça ayrıksı da duruyor filmin bütünü göz önüne alınınca.

Bağımsız havalı ve küçük bütçeli film hiçbir dramatik oyuna başvurmadan yaşlanmak ve buradan yola çıkarak kendi yaşadığımız hayatları sorgulamak üzerine düşünmeye yöneltiyor bizleri. Kahramanımızın evde bakımını üstlenen genç hemşirenin ve onun evli sevgilisinin yasak aşkı adeta “ölümden” sonra devam eden hayatın sembolü gibi. Etraftaki diğer insanların ilgisizliği veya profesyonel/zorunlu ilgilerinin yanında bu ikilinin varlığı ve yaşlı kadınla olan ilişkileri hayat için bir umudu da içinde barındırıyor. Tüm hayatı boyunca kurallara, yasaklara ve sevgisizliğe karşı durmuş olan kadının son günlerinde sigara içmeye devam etmesi ve özellikle filmin de en etkileyici sahnelerinden birinde restoran içinde sigara içme inadı onun –evet sigara içmek ile pek uyuşmuyor gibi görünmese de- hayatı sonuna kadar yaşama ve tadını çıkarma arzusunun göstergesi gibi görünüyor.

Sheila Florance için, küvetteki yüzüne vuran ışık ile banyo yaptığı sahne için, ölümle yüzleşmekten çekinmeyen bir kahramanın varlığı için ve tüm kötümser atmosferine rağmen umudu bir şekilde diri tutmayı başardığı için seyredilmesi gerekli bir film. Hayatın büyüklüğü karşısında küçük endişelerin, korkuların ve yasakların ne kadar anlamsız olduğunu hatırlamak için de… İnsana ayna tutan o küçük filmlerden.

(“Bir Kadının Hikâyesi”)

(Visited 86 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir