Nouvelle-France – Jean Beaudin (2004)

“Günahkârlığa karşı dualar var ama budalalığa karşı hiç dua bilmiyorum”

1700’lü yıllarda İngiltere ile Fransa arasında ilkinin ABD’den aldığı destekle ikincisi aleyhine gelişen mücadele sırasında yaşanan bir aşkın hikâyesi.

Savaş fonunda bir aşkın epik olmaya çalışan ama başaramayan hikâyesi. Jean Beaudin’in Kanada yapımı bu çalışması kimi küçük rollerde görünen ve ünlü isimlerden oluşan zengin oyuncu kadrosuna rağmen daha çok bir televizyon dizisinin kısaltılmış sinema versiyonu gibi duran ve hikâyesine seyircisini katamayan bir film olmuş.

Yeni Fransa (“Nouvelle-France”) Fransızların yeni kıtada ve Avrupa’daki ülkelerinden daha geniş topraklara sahip kolonilerinde yaratmaya çalıştıkları yeni ülkelerine verilen bir isim. Film bu koloniler üzerinde Fransa ile İngiltere arasında yaşanan egemenlik mücadelesi sırasında yaşananları bir aşk hikâyesi ile birlikte anlatmaya soyunuyor ama ne anlattığı aşk hikâyesini ne de savaşı çarpıcı bir dil ile getirebiliyor karşımıza. Oysa bir epik olma yolunda denemediği yok; hayli uzun bir süreye sahip olan filmde ünlü ve uluslararası bir kadro, tarihten seçilmiş ünlü ve gerçek karakterler (Voltaire, Benjamin Franklin, Madame de Pompadour vb. ), tarihin dönüşüm anlarından birine oturtulan bir hikâye, yüksek bir bütçe ve elbette trajik bir aşk hikâyesi. Ne var ki tüm bunlar filmi pek de çekici bir noktaya getirememiş görünüyor. Sık sık sıradanlaşan veya hatta klişelere kayan diyaloglar, yaratıcılık içermeyen romantizm anları ve günümüz seyircisine komik gelebilecek yanlış anlamalar, sevdiğini öldü zannetmelerle dolu olan hikâyeden daha iyi bir film çıkabilir miydi bilinmez ama yönetmenin bu olmamış hikâyeye bir katkısı da olmamış.

Quebec bölgesinin yapımı olan filmin Fransızların kolonilerini İngilizlere bırakmış olmasına hayıflanma dolu bir bakışla bakmasını anlamak mümkün ama filmin ticari bir bakış açısı ile aynı anda hem İngilizce hem Fransızca çekilmesine ve Kanada’nın İngilizce konuşulan bölgelerinde “Battle of Brave” gibi film ile hiç bir ilişkisi olmayan bir isim altında piyasaya sürülmesine sıcak bakmak mümkün değil. İngilizce kopyasında özellikle ölüm döşeği sahnesindeki Gérard Depardieu’nun aksanlı İngilizcesini film boyunca sergilediği vasat oyunu ile birlikte görmek filme sıcak bakmayı nerede ise imkânsız kılıyor. Filmdeki aşk hikâyesini herhangi bir yere ve tarihin herhangi bir başka anına taşıyabilirmiş filmin yaratıcıları ve böylece bu aşk hikâyesini Kanada tarihine oturtmaktan kaynaklanan yüksek bütçeden kurtulabilirlermiş ve tüm o bütçeye rağmen ulaşılamamış görünen epik havasının telaşında olmalarına da gerek olmazmış diye düşünmemek elde değil.

Yorucu uzunluğunu kurguda rahatça atılabilirmiş gibi duran sahnelerinden kurtulması ile aşabilse belki bir parça daha fazla ilgi toplayabilecek olan film sadece aşka odaklansa ve bu aşkı anlatırken de hızla geçen bulutlar, yavaş akan bulutlar, dolunay gibi klişelere başvurmasa, ve kısaca epik olmanın değil “küçük bir aşk hikâyesinin” peşinde koşsa çok daha iyi olurmuş.

(“Battle of the Brave” – “New France” – “Umutlar Ülkesi”)

(Visited 95 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir