Homicide – David Mamet (1991)

“Dudakların hâlâ bir yalanı söylerken ölme, dostum”

Bir cinayet soruşturması sırasında kimlik arayışına düşen bir dedektifin hikâyesi.

1987’deki ilk yönetmenliği “House of Games” ile dikkatleri çeken Amerikalı yönetmen ve senarist David Mamet’dan bir polisiye. Hem polisiye yanı ile hem de ondan da fazla bu hikâyenin kahramanının kendisini sorgulaması ile kendisini gösteren film her iki açıdan da hızlı ve gösterişli eserlere düşkün seyirciler için cezbedici olmakta zorlanacak ama ilgiye değer bir çalışma. Cannes’da da yarışan film Mamet’ın orijinal senaryosunun başarısından da destek alıyor.

Filmin öncelikle dikkat çeken yanı özellikle ilk yarım saatindeki oldukça “sıradan ve gerçekçi” atmosferi. Tüm diyaloglar, oyunculuklar ve oyuncuların kameranın varlığından bağımsız duran ve kameranın onları doğal bir şekilde takibi bu sıradanlığı ve gerçekçiliği destekliyor. Bu herhangi bir süslemeden yoksun anlar kimileri için filmin fazla sıradan görünmesine neden olabilir ama hikâyenin ilerleyen bölümlerinde dedektifin kendi kimliğini sorgulaması ile başlayan ve finaldeki sürpriz ile sonuçlanan bölümlere hazırlamak gibi bir amacı var bu anların. Joe Mantegna şüpheci ve keyifsiz karakterini dört dörtlük bir yalınlık içinde geçiriyor seyirciye ve kendisine aksamayan küçük ve sade oyunculuğu ile destek veren William H. Macy ile birlikte filmi sürükleyen isimler oluyor ve bu gösterişsiz filmi üst seviyelere taşıyorlar birlikte.

Mamet’ın bu çalışmasının belki de öncelikle bir yönetmen filminden çok bir senarist filmi olduğunu belirtmek gerek. Diyaloglardaki doğal ve gerçekçi sertlik örneğin, filmin oyunculuk veya yönetim gibi kimi diğer temel unsurlarının senaryonun hizmetine verildiğinin en temel göstergelerinden biri. Günümüz sinemasında kimi yönetmenlerin filme kendi imzalarını atmak için harcadıkları çabanın aksine Mamet burada yönetmen kimliğini değil senarist kimliğini öne çıkararak farklı bir iş yapıyor ve sinemanın şu ya da bu şekilde bir hikâye anlatma aracı olduğunu hatırlatıyor. Mamet’ın film boyunca yahudilerden siyahlara uzanan farklı karakterler aracılığı ile ırkçı söylemlerin günlük dile nasıl yerleştiğini basit ama çarpıcı sahneler ile aktarıyor seyirciye. Kahramanımızın kendi yahudi kimliğini bilen ama bununla hiç ilgilenmeyen karakterinin ırkçı bir adamın öfke içinde bastığı dükkanını kundaklayan bir adama dönüşümünü sadelik içinde anlatırken bizden de hikayeye ve diyaloglara odaklanmamızı bekliyor. Çok daha çarpıcı sahneler ile aktarılabilecek bu anları Mamet tavizsiz bir sadelik içinde anlatarak anlattığının nasıl anlatıldığına değil kendisine bakmamızı istiyor bizden. Dedektifin içine girdiği iki ayrı soruşturmanın taraflarının her ikisinin de tarih boyunca ırkçı söylemlere maruz kalmış yahudiler ve siyahlar olması da ilginç bir durum. İlki zengin ikincisi yoksul sınıfların insanları olan bu etnik karakterleri adeta birbirleri ile kıyaslar gibi anlatıyor ama burada yönetmen (daha doğrusu senarist) Mamet’ın asıl derdi bir karşılaştırma yapmaktan çok kimlik konusunu ön plana çıkarmak. Filmin başlarında kendi kimliğini umursamayan adamın örneğin yahudi kız tarafından duyulduğunu bilmeden yaptığı telefon konuşması sırasındaki sözlerinin veya “anti-semitizm dört bin yıldır varsa, bunda bizim de payımız vardır” yaklaşımının daha sonra ortağını ölen kadın yahudi olduğu için konuya ilgi göstermemekle suçlamaya dönüşmesi veya kısa bir an için ekrana gelen Martin Luther’in “The Jews and Their Lies” kitabı baş karakterin ve hikâyenin kimlik kavramı ile bir derdi olduğunu gösteriyor. Burada söz konusu olan kimlik ise bireyin kendi yaptığı/yapmadığı veya inandığı/inanmadığı ile oluşan değil devraldığı kimlik ve bununla baş etmeyi anlatıyor film.

Tüm bunları anlatıyor hikâye ama bir yandan da “sadeliğin çarpıcılığına” istediği kadar erişemiyor. Bunun da temel nedeni Roger Deakins’in başarılı görüntülerine rağmen filmin görselliğinin daha doğrusu yönetmenliğinin senaryosunun gerisinde kalması. Bu görsel desteği yeterince alamayınca, film yukarıda bahsettiğim doğallığı kimi anlarda yitiriyor çünkü senaryo olarak doğal olanın görsel bir biçim alınca bu yeni biçimin farklı unsurlarından beslenmesi gerekiyor aynı doğallığı sürdürebilmesi için.

(“Adam Öldürmek”)

(Visited 435 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir