On a Clear Day You Can See Forever – Vincente Minnelli (1970)

“Eskiden cevaplara aşıktım fakat seni tanıdığımdan beri sorular heyecanlar canlandırıyor beni. Cevaplar akıllı yapar, sorular ise insan”

Sigara bağımlılığından kurtulmak için hipnoz doktoruna giden bir kadının reenkarnasyona uzanan hikâyesi.

Burton Lane’in müzikleri ve Alan Jay Lerner’ın metnine dayalı sahne müzikalinden uyarlanan bir film. Kimi müzikal baş yapıtların usta yönetmeni Vincente Minnelli’nin son müzikali ve sondan bir önceki filmi olan çalışma müzikal yanı ilk bakışta sanatçının diğer filmleri kadar çarpıcı değil gibi görünen ama hikâyesi ve baş roldeki Barbra Streisand’ın varlığı ile ilgi çeken bir çalışma. Bir müzikal için bu yeterli midir tartışılır ama film yine de kendisini seyrettirmeyi başarıyor.

Minnelli’nin bir parça yorgun göründüğü bir film bu. Kamera pek fazla hareket etmiyor ve belki şarkıların yavaş temposuna da bağlanabilecek bu yorgun mizansen anlayışı zaman zaman filmin görüntülenmiş bir sahne müzikali havasını almasına neden oluyor. Şarkılar tek başına ele alındığında kimi başarılı müzikallerdeki örneklerden geride gibi görünüyor belki ama başta “Love with All the Trimmings” ve “He isn’t You” olmak üzere Streisand’ın sesine çok yakışan ve onun da başarılı bir şekilde seslendirdiği, kendisini hemen ele vermeyen ve bu anlamda aslında belki daha da kalıcı olan kimi şarkılar film boyunca keyif veriyor seyredene. Bu şarkılı sahnelerde Streisand karakter(ler)inin komik, duygusal ve trajik yönünü oyunculuğu ile de başarılı bir şekilde göstermeyi başarıyor. Hipnotize olmaya direndiği sahne sanatçının komedideki yeteneğini çekici biçimde sergilediği bir bölüm örneğin. Buna karşılık doktor rolündeki Yves Montand filmin “yorgun” sıfatını taşıyan unsurlarından biri olarak görünüyor film boyunca. Hem oyunculuk performansında hem de örneğin “Melinda” şarkısını seslendirdiği sahnede durgun bir görüntü sergiliyor ve bir karşılaştırma gerekirse de bu filmden on yıl önce rol aldığı bir başka Amerikan müzikalindeki (“Let’s Make Love”) performansından hayli uzak düşüyor. Yine de onun bir New York gökdeleni üzerinde seslendirdiği “Come Back to Me” şarkısı hem filmin en güzel şarkılarından biri hem de Montand müzikal yorumculuğunu hatırlatıyor bize burada.

Filmin dekor ve kostümlerine ve tüm renklerine de şapka çıkarmak gerek. Rengârenk kostümler ve özellikle Streisand’ın kıyafetleri estetik düşkünlerini baştan çıkarabilecek güzellikte ve bu başarı filmin hayli sıcak ve canlı göründüğü anların da en temel nedeni. Yukarıda sözünü ettiğim “Love with All the Trimmings” sahnesi filmin Minelli’nin dokunuşunu hissetirdiği en çekici anlarına kaynaklık ediyor ve şarkı boyunca görüntüden seyirciye yansıyan şiirsel ve lirik atmosferden etkilenmemek mümkün değil. Üç saate yakın olarak düşünülen ama sonra yapımcı baskısı ile yaklaşık bir saati kesilen bir filmin bundan zarar görmemesi kaçınılmaz elbette. Jack Nicholson’ın canlandırdığı ve Streisand’ın karakterinin üvey kardeşi olan karakterin filmde ne aradığını ve hikâyeye ne kattığını anlamak mümkün değil örneğin filmin bu halinde. Arada bir görünüp kaybolan bu karakter ne hikâyenin akışında bir yönlendirici role sahip ne de onunla olan diyaloglar hayli komik bir espriye kaynaklık etmek dışında kadın kahramanın geçmişi ile ilgili yeterli bilgi vermeye yarıyor. Böyle olunca da bu karakterin filmden tümü ile çıkarılması çok daha doğru bir seçim olurmuş gibi görünüyor.

Eğlenceli bir Streisand, kimi güzel şarkılar, diğer Minnelli filmleri ile kıyaslandığında sayıları hayli yetersiz olsa da yönetmenin çarpıcı estetik anlayışını taşıyan sahneler ve aslında filmi seyretmek için tek başına bile yeterli olabilecek ““Love with All the Trimmings” eşliğinde aşık olma sahnesi ile görülmeye kesinlikle değer bir film.

(“Tatlım”)

(Visited 120 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir