Lady Anne Susuyor – Saki

lady-anne-susuyorBabil Kitaplığı serisinden, yine Borges’in seçtikleri ile, bir Saki (Hector Hugh Munro) hikâyeleri derlemesi. Borges’in yazar ve seçtiği hikâyeler hakkında kısa ama değerli bir önsözü ile başlayan kitapta toplam on iki hikâye yer alıyor. Usta bir kısa hikâyeci olan Saki gönüllü olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda, Fransa’da bir Alman keskin nişancısının kurşunu ile kırk beş yaşında kaybetmiş hayatını. İki yaşında annesini kaybeden, babasından uzakta ve kendisini ahlâkçı ve sert bir disiplinle yetiştiren büyükannesi ve halasının yanında zor bir çocukluk geçiren yazarın hayatındaki bir başka önemli zorluk da dönemin İngiltere’sinde erkekler arası cinsel ilişkinin suç olması nedeni ile eşcinselliğini gizlemek zorunda kalmasıydı. Politikada Muhafazakâr Parti taraftarı olan ve yaşı nedeni ile muaf olduğu halde savaşa gönüllü giden birisi için zor bir hayat!

Borges’in seçtiği hikâyeler tam anlamı ile fantastik edebiyat sınıfına sokulamayabilir aslında. Örneğin “Açık Pencere” fantastik bir hava ile başlasa da, okuyucuyu terse düşüren sonu ile bu “fantastik dışı” olmayı gayet iyi açıklayan bir hikâye. Doğaüstü olaylardan çok, bu tür olayları çağrıştıran veya onlara öykünen bir havası var bu kısa hikâyelerin ve Borges’in önsözde vurguladığı gibi yazarın çocukluğundaki olumsuz tecrübelerinden izler taşıyarak, yetişkinleri ve hatta hayvanlar karşısında insanları eleştirisinin merkezine alıyor. “Bıldırcın Yemi” insanların aptallıklarına, Borges’in en sevdiği iki öyküden biri olduğunu söylediği “Siredni Vaştar” (diğeri “Araya Girenler”) tıpkı yazarı yetiştiren akrabaları gibi büyüklerin sertliğine ve sevgisizliğine veya “Tavanarası” küçüklerin büyüklerden intikamına değiniyor örneğin. Hikâyelerin bir başka ortak özelliği de taşra veya köy hayatının “sadeliği, kolaylığı veya huzuru” ile ilgili düşüncelerin tersinin kanıtı olmaları.

İyi yazılmış kısa hikâyelerin tadına doyum olmuyor kuşkusuz ve Saki’den seçilmiş bu eserler de bunun bir başka kanıtı. Fatih Özgüven’in çok başarılı çevirisi (“Mowsle Barton’da Huzur” isimli öyküsüdeki köylü ağzının Türk köylüsüne uyarlanmasının doğruluğu konusunda emin olamasam da) ile zenginleşen kitapta benim en sevdiğim öykü, inşa ettiği umudu acımasızca paramparça eden sonu ile “Araya Girenler” oldu ama diğerleri de kesinlikle çok başarılı. Okunmalı.

(Visited 127 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir