Ma Loute – Bruno Dumont (2016)

“Onlar bizim gibi insanlar değiller”

1910 yılında Fransa’da deniz kıyısındaki bir kasabadaki tuhaf bir yerel aile, zengin bir burjuva aile, gizemli bir biçimde kaybolan tatilciler, gizemi çözmeye çalışan bir polis ikilisi ve beklenmeyen bir aşkın hikâyesi.

Fransız sinemacı Bruno Dumont’un yazdığı ve yönettiği bir Fransa, Almanya ve Belçika ortak yapımı. Cannes’da Altın Palmiye için yarışan ve hiçbirini kazanamasa da César ödüllerine aralarında film ve yönetmenin de olduğu yedi dalda aday gösterilen film, Dumont’un önceki filmlerinden farklı bir noktada duran ve mizahından burjuva eleştirisine, yamyam karakterlerinden sessiz film dönemi komedileri havasına ve zaman zaman karikatüre varan oyunculuklarından sınıf çatışmasına pek çok farklı unsuru barındıran biçim ve içeriği ile yoğun ama aynı zamanda hafif de olmayı başaran ilginç bir çalışma. Luis Buñuel ve Wes Anderson’ın filmlerini hatırlatan yapısı ile görülmesi gerekli bir çalışma bu. Zaman zaman tekrar hissi verse de ve bazı anlarında, saçmalıklar üzerine kurulu sağlam bir komedi yapmanın oldukça zor olduğunu hatırlatan problemleri olsa da ilgiye kesinlikle değer bir çalışma ortaya koymuş Dumont.

Kıyıdaki kayalıklara vuran midyeleri toplayan yoksul bir aile, onların yanından neşeli bir gürültü ile geçen (“Bakın midye toplayıcıları da orada; ne kadar pitoresk bir görüntü”) burjuvalar ve ardından görüntüye gelen, tatilcilerin gizemli bir şekilde kaybolmasının sırrını çözmeye çalışan ve Laurel – Hardy ikilisini hatırlatan hayli komik iki polis. Dumont tüm bu karakterleri komik, gizemli ve romantik ama bunların tümünün de üzerinde absürt bir hikâye ile getiriyor karşımıza. Filme adını veren Ma Loute karakteri yoksul ailenin en büyük çocuğu ve midye toplamanın yanısıra babası ile birlikte nehirin sığ bir yerinden insanları karşıdan karşıya (kucaklarında taşıyarak) geçirerek para kazanıyor. Onunla burjuva ailenin çocuğu (erkek kılığına giren kız rolü yapıyor ama gerçeğin bundan da farklı olduğunu öğreniyoruz filmin bir parça fazla sert bir sahnesinin hemen öncesinde) arasındaki aşk (veya bu aşkın imkânsızlığı), Dumont’un filminin tüm o gösterişli ve kalabalık biçimsel tercihleri ve içeriğindeki unsurlarının yanında bir toplumsal çatışmanın komik bir resmini çizmeye çalıştığını da gösteriyor öncelikle. Evet, bu iki sınıfın kaynaşması imkânsız ve yoksulun öfkesi de hikâyedeki yamyamlık ögesinin sembolü olduğu gibi hayli sert. Dumont burjuva aileyi genellikle komedinin parçası yaparken, yoksul aile hikâyenin dramatik yanının parçası oluyor çoğunlukla ve bu bağlamda, polisin de (devletin temsilcisi olarak görebiliriz onları) mizahın kaynaklarından biri olduğunu düşününce devletin tüm beceriksziliği ve bürokrasisi ile bu iki sınıf (burjuva ve emekçiler) arasındaki çatışmada ilkinin yanında durduğunu gösterdiğini söyleyebiliriz sanırım.

Tecrübeli ve ünlü oyuncuların yanında ilk kez sinema oyunculuğu yapan isimleri de kullanmış Dumont. Gerçek hayatta da baba oğul olan Thierry Lavieville ve Brandon Lavieville ile anne rolündeki Caroline Carbonnier yoksul aileyi oldukça başarılı performanslarla oynarken, genç Brandon tehlikeli ve utangaç karakterini çarpıcı bir doğallıkla getiriyor önümüze. Filmdeki rolü ile yeni oyuncu dalında César’a aday gösterildiği gibi başka ödüller de alan Raph da yine ilk filminde hayli duyarlı bir portre çiziyor. Yine ilk oyunculuk tecrübelerinde, Didier Després ve Cyril Rigaux iki polisi hayli keyifli bir biçimde canlandırırken, her ikisi de ciddiyetlerini hiç bozmadan filmin komik anlarının çoğuna imza atıyorlar ve özellikle ikili sahnelerinde filmi “konuşmalı bir sessiz film” havasına sokan oyunculukları ve özellikle de ilkinin sakarlıkları ile kesinlikle eğlendiriyorlar. Didier Després’in açılışta kumsaldan aşağı yuvarlanması veya finalde bir ipin ucunda balon gibi havada süzülmesi gibi sahneler -hikâyede anlamlı bir yerini her zaman bulamasanız bile- kesinlikle eğlenceli. Filmin fiziksel komedisi sadece onlardan da kaynaklanmıyor. Avizenin tozunu alırken üzerine çıktığı sandalye ile birlikte yere yuvarlanan zengin kadın veya silkelediği halı ile birlikte balkondan düşen hizmetçi gibi daha başka pek çok fiziksel komediye uygun ânı var filmin. Komik şekillerde yürüyen karakterler, üzerine yatılan şezlongun çökmesi, polislerin ve borazancının beceriksizliklerini de ekleyebiliriz filmin komedi anlarına.

Günleri aylaklıkla geçen ve servetlerinin ve saflıklarının kaybolmaması -“tüm saygın ailelerde olduğu gibi”- için hayli karmaşık akraba evlilikleri ile ailelerini sürdüren (“Hem abiniz hem kuzeniniz mi oluyor?”) zengin burjuva ailenin üç bireyini canlandıran Fabrice Luchini, Juliette Binoche ve Valeria Bruni Tedeschi filmin oyunculuk açısından ağır topları kuşkusuz. Tedeschi ve özellikle Luchini filmin komedisine güç katan hayli sağlam oyunculuklar sergilerken, Binoche nerede ise denetimsiz denecek bir histeri ile canlandırıyor karakterini. Evet, senaryo da karakterini karikatüre yakın çizmiş anlaşılan ama Binoche’un da bu karikatürü bir adım daha ileri taşıması belki ilgi çekici ama öte yandan bir parça ayrıksı ve abartılı duruyor.

Falezlerden havalanma gibi mucizelere de tanık olduğumuz hikâyenin sınıfsal uzlaşmanın ne kadar iyi niyetli olunursa olsun sınıfların doğası gereği imkânsız olduğu gibi bir mesajı da var. Mesajın bu sertliği daha fazlası ile “yamyamlık” bölümlerinde kendisini gösteriyor bu imkânsızlığı vurgulamak için belki de. Komedisi her zaman güçlü olmayan ve zaman zaman de tekrar havası veren filmin Guillaume Deffontaines imzalı görüntülerini de anmalı: Işığın çok iyi kullanıldığı ve çekim yapılan yerin doğal güzelliğini çok iyi yakalayan kareler üretmiş Deffontaines ve genel olarak bir toplum düzeninin mikro ölçekteki bir karşılığı olarak kurulmuş hâli gibi görünen yöreyi izole edilmiş bir şekilde yaratmayı başarmış yönetmen Dumont ile ile birlikte. Sonuç olarak kesinlikle ilgi çekici ve görülmeyi hak eden bir çalışma bu ve eğlenceli kaosu ve absürtlüğü ile ilginç bir film.

(“Slack Bay”)

(Visited 168 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir