A Home at the End of the World – Michael Mayer (2004)

“Bu güzel dünyada korkacak hiçbir şey yok. Ben yanındayım”

Biri eşcinsel iki erkek arkadaş ve bir kadının on beş yıla yayılan dostluk, aşk ve aile hikâyesi.

1967’den 1982’ye uzanan bu hikâye sinemanın farklı aile biçimleri üzerine düşündüğü filmlerden biri. Sinemaya da başarılı bir uyarlaması olan “The Hours” romanının yazarı Michael Cunningham’ın aynı adlı romanından kendisi tarafından senaryosu yazılan film “The Hours” adlı filmin eriştiği başarının gerisinde kalan ve sanki bir sinopsis derinliğinde kalmış senaryosu ile eksik bir şeyler kalmış havasından kurtulamamış bir çalışma.

Rock müzik sevenler için Jefferson Airplane’dan Leonard Cohen’e, Patti Smith’ten Bob Dylan’a pek çok ismin klasikleşmiş şarkıları film boyunca kesintisiz zevk anları yaratacaktır şüphesiz. Öyle ki filmin müzik bandı filmin kendisinden çok daha başarılı demek kesinlikle yanlış olmaz. Müzik dışında ise geriye Colin Farrell’ın kariyerindeki diğer rollerden oldukça farklı olan bu rolde başta çok yadırgatan ama bir süre sonra etkileyici olmaya başlayan performansı, yeterince iyi işlenememiş olsa da dostluk kavramının içine alabilecekleri açısından hayli zengin olan tanımı ve özellikle Fransız sinemasında başta François Ozon tarafından olmak üzere çeşitli yönetmenlerin farklı varyasyonlarını çok daha başarılı bir biçimde işledikleri ailenin standart dışı tanımları üzerine düşünceler kalıyor. Bir de kendisine fazla iş düşmese de her zamanki muhteşemliği ile anne rolündeki Sissy Spacek.

Başarılı bir romancı olan Cunningham’ın filme konu olan romanını bilmiyorum ama bu romandan yazdığı senaryosu filmin derdinin tam olarak ne olduğunu açıklamakta yetersiz kalıyor. AIDS’in ilk günlerine kadar uzanan hikâye “kadın erkek1’e aşıktır ama erkek2 ile birlikte olur, erkek1 erkek2’yi sever, erkek2 kadını sever ama erkek1 ile de “yakın” dosttur” özetini bu özetin taşıdığı hüzün potansiyelini yeterince kullanamadan işliyor. Bir filmi klasik sinema dili ile anlatınca seyirciye anlamsız gelecek boşluklar bırakmamak gerekiyor. Örneğin kadının dans eden iki erkeğin görüntüsünden sonra evi terk etmesi bir Ozon filminde değil ama bu filmde anlamsız bir tavır gibi görünüyor. Daha iyi bir senaryo ile ve örneğin Ozon’un elinde daha yüksek bir noktaya taşınabilecek olan film bu hali ile en çok müzikleri ve filmin de en başarılı sahnesi olan kapanış bölümü için seyre değer. Bu sahne hem başarısızlığa uğrayan bir denemeyi hem ayak sesleri yaklaşan ölümü hem de dostluğun güzelliğini kısa süresi içinde çok iyi anlatıyor.

(“Dünyanın Sonundaki Ev”)

(Visited 47 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir