Yuva (Le Refuge) – François Ozon : Nerede ise filmografisindeki tüm filmler bir şekilde buralara gelen nadir yönetmenlerden biri Ozon. Hâkim olduğu alana geri dönünce –Angel ve Ricky denemelerinden sonra- nasıl da etkileyici olabildiğinin bir başka örneği. Aile yaratma sürecine yeni bir alternatif öneri daha. Yine hüzünlü ama yine hayatın devam edeceğini vurgulayan bir umut ile. Taşra’da denize yakın evleri olan Fransız karakterlerin olduğu bir Fransız filmi; bu evler Ozon filmlerinin ayrılmaz parçası oldu ve bir şekilde filme giriveriyorlar. Ozon inatla, evet umut var diyor. Gerçekten mi?
(“Hideaway”)
Annem Hayatta Olduğu İçin Mutluyum (Je Suis Heureux Que Ma Mere Soit Vivante) – Claude Miller & Nathan Miller : İncelikli filmlerin yönetmeni Claude Miller’dan oğlu ile beraber çektiği bir film. İnceliğe eklenen bir genç bakış. Kalıcı ve etkileyici bir başlangıç olmuş Nathan Miller için. Sevmek, sevilmek, şefkat arayışı, sevilerek kendi varlığını doğrulayabilmek üzerine. Dram kelimesinin anlamını bozan tüm sıradan filmlere inat yenilikçi ve özgür bir bakışın bir dramı nasıl unutulmaz kılabileceğine bir örnek. Miller’ın zerafet dolu, yürek burkan, ele aldığı en sıradan temaya, çektiği en kısa bir sahneye bile “kutsallık” atfeden anlatımını özlemişim. Wilde’ı hatırlamamak elde değil; “Yet each man kills the thing he loves”.
(“I’m Glad My Mother Is Alive”)