Bottle Rocket – Wes Anderson (1996)

“Kağıt çöp gibisin, hani etrafta uçuşan kağıt parçaları gibi. Kızma, İspanyolca’da kulağa o kadar da kötü gelmiyor bu söz”

Bir soygun yapmanın peşine düşen üç arkadaşın hikâyesi.

ABD’li yönetmen Wes Anderson’ın ilk uzun metrajlı filmi. 1994’te çektiği aynı adlı kısa filmin bu uzun versiyonunda Anderson’ın sonradan tipik özellikleri olarak bilnecek olan tercihleri kendisini gösteriyor. Yönetmenin favori oyuncularından Luke Wilson ve Owen Wilson’ın başrollerde olduğu filmde onlara Robert Musgrave eşlik ediyor ve yönetmenin mizahi üslubu, iyi niyetli, tuhaf ve komik karakterleri ve bir yol hikâyesi yapısında ve Owen Wilson ile birlikte yazdığı hem komedi hem hüzün içeren senaryosu filmi tipik bir Anderson filmi yapmaya yetiyor. Onun tarzına alışkın veya yatkın olmayanlar için komedisi yetersiz ve hikâyesi derinliksiz görünebilir ama eğer tersi bir eğilimde iseniz, film keyif verecektir kesinlikle.

“Garip, melankolik ve aptal” karakterleri ile hikâye yırtmaya çalışan ama beceriksizlikleri ile bunu pek de başarabilecek gibi görünmeyen üç arkadaşın yaşadıklarını anlatıyor. Film ismini bir çeşit küçük “skyrocket” olan ve eğlencelerde kullanılan havai fişek benzeri bir roketten alıyor ama bu ismin argodaki anlamları herhalde filmin asıl referans aldıkları ve zaten hikâyedeki karakterleri de çok iyi özetliyor bu argo anlamlar. Çabucak parlayıp hızla sönen öfkeyi anlatmak için veya kısa süreliğine çok popüler olup bu ününü birdenbire yitiriveren nesne veya insanlar için kullanılıyor bu ifade argoda. Karakterlerimizin birbirleri ile ilişkileri öfkeden derin bir dostluğa kolayca gidip gelebiliyor ve yaptıkları tüm denemeler de her şey yolunda gidiyor gibi görünürken birden tıpkı bu eğlencelik roketin parlayıp sönmesi gibi bir anda başarısızlıkla sona erebiliyor. Ergenlik çağında takılıp kalmış gibi görünen garip ve komik kahramanlarının yaşadıklarını anlatan film erkekler arası dostluğu anlatan filmlerin arasına da koyulabilir rahatça. Luke Wilson’ın canlandırdığı karakterin aşık olduğu Paraguay’lı göçmen kadın karakteri de var filmin ama “dil engeli” nedeni ile bu karakter hem silik kalıyor hikâyede hem de onun varlığı ve hikâyedeki yeri asıl olarak ona aşık olan erkeği daha iyi anlatabilmek için kullanılmış gibi görünüyor. Dolayısı ile Wes Anderson’ın bu bol konuşmalı, garip davranışlı ve melankolik karakterli filmi kesinlikle bir erkek filmi olarak nitelendirilebilir.

Anderson’ın ve senaryonun belki en temel başarısı yönetmenin diğer filmlerinde olduğu gibi tüm tuhaflıklarına rağmen hikâyenin ve karakterlerinin “gerçek” görünmesini başarması. Tüm Anderson filmlerinde olduğu gibi parlak bir soundtrack, her şeyin yolundan çıktığı hayli eğlenceli soygun sahnesi ve karakterlerinin basit sersemlikleri ile izleyiciyi yanlarına çekebilecek bir sevimliliğe sahip olmaları bu başarıya ek unsurlar ve filmi de ilgiye değer kalıyor açıkçası. Filmin adına uygun şekilde karakterlerinin beceriksizliği veya tıpkı o roketler gibi bir anlığına parlayıp sönmeleri onları çekici kılmış senaryonun tarzı ve elbette Anderson’ın uçarı bir anlatımı tercih etmesi nedeni ile. Luke Wilson, Owen Wilson, Robert Musgrave ve senaryonun kendisine pek fırsat tanımamasına rağmen Paraguaylı göçmen rolündeki Lumi Cavazos rollerinin hakkını vermişler ve filmi sevimli kılmaya da katkıda bulunmuşlar. Filmin temel zayıflığı ise enerjisini yeterince ortaya koyamaması ve bir parça dinamizme kavuşur gibi olduğunda da bunu süratle terk etmesi. Ek olarak filmin ciddi olmak gibi bir kaygısı olmasa da hikâyenin nerede ise önemsiz denecek bir içeriğe sahip olmasını da eklemek gerek kusurlarının arasına. Yine de bu kusurlar Anderson’ın filminin ilgiyi hak ettiği gerçeğini değiştirmiyor.

(Visited 101 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir