“Senin yerinde olsam burayı unuturdum. Var olduğunu unuturdum”
İsrail’de 14 ve 17 yaşlarındaki iki gencin büyüme hikâyesi.
Yoksul bir aile, anne boşanmış ve yeni bir erkekle görüşüyor, baba sadece telefonla arıyor ve kardeşler büyümeye ve yeni erkeği ret etmeye çalışıyor. Hikâyede bir orijinal yan yok belki ama zaman zaman festivallerde denk gelinen, bizde vizyon filmi olarak sinemalara pek uğramayan o küçük ve “gerçek” filmlerden.
Son dönemde atak içinde olan İsrail sinemasının yeni örneklerinden biri olan film öncelikle senaryosunun ve diyaloglarının gerçekliği ile ve ağırlıklı olarak amatör olan oyuncularının doğal ve samimi oyunları ile dikkat çekiyor. Karşımıza gelen hikâye her ne kadar İsrail’de geçiyor olsa da –belki sadece Afrika kökenli yahudilerin varlığı İsrail’i hatırlatan bir unsur olabilir- film zamandan ve mekandan bağımsız aslında. Büyümenin, aile olmanın, yoksul olmanın, sevgi ihtiyacının her yerde aynı olduğunu bize bir kez daha gösteriyor bu film. İki kardeş arasındaki bir kovalamaca ile başlayan film yine benzer bir şekilde sona eriyor ama başta abisinin koruması ve egemenliği altındaki küçük kardeşin filmin sonunda ve bu süreci hızlandıran arada yaşanan trajik olay nedeni ile artık kendi yolunu çizmeye başladığını gösteriyor.
Senaryosunu da yazdığı ilk uzun metrajlı filminde yönetmen Eran Merav melodram tuzaklarından başarı ile sakınırken sıradan insanlar arasında geçen bu hikâyeyi boş alanları da ustaca kullanarak akatrıyor bizlere. Filmin son sahnesi de hem bir yandan bu küçük insanların sıkışmışlığını hem de ilk sahnesi ile yarattığı zıtlığı kullanarak büyüme ve parçalanmayı aktarıyor. Her ne olursa olsun sevdiklerimize ve bizi sevenlere tutunmak gerektiğini de söyleyen film yer verdiği ve bize de çok tanıdık gelecek şarkıları ile de dikkat çekiyor.
(“Zion and His Brother” – “Zion ve Kardeşi”)