“Kusura bakmayın, bilgisayarda adınız yok”
İşsiz kalmış bir beyaz yakalı (Stephen Rea), terfi etmek üzere olan bir hasta bakıcı kadın (Mena Suvari) ve bir kaza ile kesişen yolları. Film adının da vurguladığı gibi hem somut olarak kapalı bir yerde hem de genel olarak hayatında sıkışıp kalmış bir adamın kurtulma mücadelesinin hikâyesi.
Gerçek bir hikâyeden esinlendiği söylenen filmin senaryosu gerilim, suç ve komedi arasında gidip geliyor ve tek temel zayıflığı da tam burada yatıyor. Kara mizaha yeltenince çok sağlam temelleriniz olmalı; en ufak bir aksama yanlış tepkileri doğurabilir. Kadın karakterin sadece “panik” ile açıklanması çok güç olan aksiyon(suzluğ)u ve dönüşümü senaryonun temel çıkış noktası ve eğer buradaki boşluğu hoşgörürseniz gerisi gayet iyi ilerliyor. Belki de mizahı tamamen bir kenara bırakıp doğrudan gerilime odaklanılsa daha farklı bir noktaya gidebilirdi ama sanırım hikâyenin gerçekliği buna izin vermemiş.
Filmin başında yer alan yaşlı bakım evindeki sahnede yaşlıların “doğal” yavaşlığı, kameranın yavaş hareketleri, hasta bakıcının sevgi dolu yüzü bir mutlu başlangıç yapıyor ama arka plandaki rap müzik bir şeylerin değişeceğini haber veriyor ve gerilim bir kez başladıktan sonra da aksamadan akan bir senaryonun yardımı ile hiç ara vermeden sürüklüyor seyredeni. Nasıl sonuçlanacağı beklentisini (bir an önce sonuçlansa beklentisi değil) yaratmayı başarmış bir film bu ve bazı seyri zor sahneler başta olmak üzere Stephen Rea fiziksel zorluklar da içeren rolünü başarı ile oynuyor.
İlginç bir şekilde hem hasta bakıcı hem işsiz adam için endişe etmenizi sağlayan ve kaçak göçmenler, işsizlere duyarsız bürokratik duvarlar ve işsizlik gibi hayatın içinden unsurları da atlamayan bir çalışma.
(“Çıkış Yok”)