Dilek Evi – Rudyard Kipling

Dost Kitabevi Yayınları’nın “Babil Kitaplığı” adındaki seri altında yayımladığı ve yirmi iki farklı kitaptan oluşan serideki eserlerden biri olan kitap İngiliz yazar Rudyard Kipling’in beş ayrı hikâyesini içeriyor. Serideki tüm kitaplardaki hikâyeleri Arjantinli yazar Jorge Luis Borges seçmiş ve her bir kitap için önsöz yazmıştı. Bu keyif verici serideki hikâyelerin tümünün ortak noktası “fantastik” sınıfına sokulabilecek olmaları.

Kitaptaki beş Kipling hikâyesinden belki ikisi fantastik kelimesinin karşılığını tam anlamı ile veriyor okuyucuya ama diğer üçü Borges’in de belirttiği gibi “olayların gerekçi ancak anlatılan öykünün gerçekçi olmadığı” ifadesi ile özetlenebilecek bir içeriğe sahip. Britanya İmparatorluğu’nun savunucusu olarak görüldüğü için bugün belki hak ettiği kadar anılmadığını söylüyor Borges Kipling’in ve onun edebi gücüne övgüler düzüyor önsözde. Zengin bir dil, güçlü bir gözlemin izlerini taşıyan ve anlattığına hep doğru bir uzaklıkta, ne gereğinden fazla yakın ne de gereğinden fazla uzak duran bir üslup ile anlatılmış beş hikâye içinde, Borges en çok “The Gardener – Bahçıvan” adını taşıyanı sevdiğini söylemiş, benim favorim ise kitaba da adı verilen “The Wish House – Dilek Evi” oldu. İki yaşlı kadının sohbeti üzerinden, hem yazarın gerçeküstü bir olayı sıradan bir şeymiş gibi anlatması hem de hikâyedeki iki karakterin bu sohbeti adeta sıradan bir sohbetmiş gibi gerçekleştirmeleri gerçekten çok etkileyici. Trajik yanı olan bu aşk ve tutku hikâyesi anlattığı “fedakârlık” ile de ayrıca ilgi çekici.

Hikâyenin sağlam bir kalem tarafından yazıldığında nasıl güçlü olabileceğini ve kalıcı bir etki yaratabileceğini kanıtlayan bu beş hikâye “hardcore” bir fantastik hava taşımasalar da bu türün meraklılarının da kesinlikle çok beğeneceği bir içeriğe sahip.

(“The Wish House”)

(Visited 27 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir