Gods and Generals – Ron Maxwell (2003)

Gods and Generals“Bu savaşın sonunu görecek kadar yaşayabileceğimi sanmıyorum; sonunda zafer olmayacaksa görmek de istemem zaten”

Amerikan İç Savaşı’nda, Güney’in Konfederasyon birliklerinin komutanı T.J. Stonewall Jackson’ın Kuzey’in ordularına karşı kazandığı savaşların hikâyesi.

Jeffrey M. Shaara’nın romanından Ron Maxwell’in uyarladığı ve yönettiği bir film. Maxwell’in 1993 yapımı “Gettysburg” filminin öncülü olarak çekilen film henüz çekilmeyen “Last Full Measure” adlı film ile birlikte, Maxwell’in Amerikan İç Savaşı üçlemesinin de parçalarından biri. Kronolojik olarak, “Gettysburg” filminde anlatılan savaşın öncesini karşımıza getiren film vizyona çıkan 220 dakikalık versiyonu ile hayli uzun bir çalışma ve yönetmenin dili de filmin adeta televizyon için çekilmiş bir mini dizi havası yaratmasına neden olmuş. Amerikan tarihine (dünya tarihi ile kıyaslandığında hayli kısa bir süresi olan tarih olsa da Hollywood’un hikâye üzerine hikâye üretmesine engel değil bu durum elbette) ilgisi olanlarıa belki ama Amerikalılara kesinlikle hitap eden bir çalışma bu. Ne var ki teknik kimi başarılarına karşın, filmin sinemasal bir çekiciliği pek yok. Amerikan milliyetçiliğine ve vatanın ve ulusun birliğine adanmış görünen hali ile özellikle Güney’deki okullarda tarih dersinin malzemesi olarak kullanılabilecek bir film diye nitelemek pek de yanlış olmaz bu eseri açıkçası.

Çok kalabalık bir figüran kadrosu ile çekilmiş film ve özellikle savaş sahnelerinde bunun da ciddi faydasını görüyor. Filmde gönüllü olarak yer alan binlerce figüranın büyük bir kısmı, “re-enactor” adı verilen ve tarihteki olayları dönemin kıyafetlerini giyerek canlandıran kişilerden oluşuyor. Bu kişilerin neden gönüllü olduğu filmi seyredince kolaylıkla anlaşılabilir. Çoğunlukla kameranın Güney’in tarafına konduğu film her iki tarafa da bir eleştiri getirmekten özenle kaçınırken, temel olarak iki tarafın da ne derece saygıdeğer, fedakâr, cesur ve inançlarının bedelini ödemeye hazır bireyler olduklarını söylüyor sürekli olarak. Bağımsızlığını ilan eden güney eyaletleri de, birliği korumaya çalışan ve isyancılara savaş açan kuzey eyaletleri de hikâyeden övgülerini alıyorlar ve film iki tarafı da “onurlandıracak” bir içerik tutturmayı başarıyor (bunun sinemasal bir başarı olmadığını söylemeye gerek yok sanırım). Özetle, film itina ile anlatıyor derdini kimseyi ürkütmemeyi başararak.

Hikâyenin temelinde savaş, hem de iç savaş gibi korkunç bir olgu olsa da film bir tarih dersi havasını özenle koruduğu için pek çok fırsatı da kaçırıyor aslında. Bir ulus olma ya da olunan ulus halini koruma çabasının hikâyesi doğal olarak kardeş ile kardeşi karşı karşıya getiriyor. Burada üstelik bir ilave nokta daha var: İrlandalılar üzerinden anlatıldığı gibi, “Yeni Kıta”ya göç eden aynı etnik kökenden insanların tesadüflerin sonucu olarak şimdi birbirleri ile savaşması gibi sıkı bir trajik yanı da var bu savaşın. Ne var ki film, bu başta olmak üzere pek çok fırsatı hem yeterli olmayan bir sinema ile getiriyor karşımıza hem de filmin o çok uzun süresi içinde ve bir süre sonra yarattığı sıkıcılık içinde kayboluyor bu fırsatlar. Üstelik diyaloglar aracılığı ile de altı çizilmesine rağmen bu unsurların bir etkileyiciliğe sahip kılınamaması filmin vasatlığının örneklerinden sadece biri. Açılış jeneriği sırasında rüzgârda dalgalanan halleri ile karşımıza getirilen güney ile kuzey ordularındaki farklı eyaletlerin birliklerinin bayrakları ve bu görüntüye eşlik eden ve Mary Fahl tarafından seslendirilen “Going Home” şarkısının vaat ettiği bir anti-militarizmin çok uzağına düşmesi de filmin yanlış tercihlerinden biri. Onca farklı karakteri olan filmdeki tek kötü karakterlerin üç ordu kaçağı olması aslında filmin durmayı seçtiği noktayı göstermek için yeterli. Seyirciyi bol bol milliyetçilik ve din söylemlerine maruz bırakan film herhalde ortalama ve muhafazakâr bir Amerikan vatandaşında -eğer zaten asmamışsa- evine bir Amerikan bayrağı asmak ve ardından kiliseye gidip bu yüce “ulus” için kanını dökenlere minnettarlık duası etmek hissini uyandırmıştır. Oysa film çok başka şeyler anlatabilirdi bize: Değinir gibi yaptığı kölelik olgusu, tek bir sahnede gösterip sonra hiç üzerinde durmadığı çıplak ayaklı askerler veya iç savaşın gerçek nedenleri gibi. Ne var ki filmin derdi bir resmi tarih dersi olmaktan ileriye gidememiş ve bu ders de eğer özel bir merakınız yoksa sık sık hayli sıkıcı da oluyor üstelik.

Hikâyesinin problemlerini sinemasal tercihleri ile de giderememiş film: Örneğin kimi karakterler hikâyeye girip kayboluyorlar, espri katsın diye senaryoya katılmış görünen iki karakter havada kalıyor, filmi gereksiz uzatan ve Amerikan toplumunun “yüce”liğini göstermek amacını taşıdığı belli olan sahneler filme zarar veriyor vs. Savaş alanında iki tarafın taktiklerini defalarca neden dinlemek zorunda kaldığımızın da sinema sanatı içinde bir cevabı yok başka örnek de vermek gerekirse gereksiz sahnelere. Hayli düz bir dil ile ve gerçekçi bir havada anlatılan hikâyede komutanın çarpışma öncesi askerlerine değil de bize (tarih dersini dinleyen öğrencilere bir başka ifade ile) konuşur gibi sahnelenmesi de tuhaf bir tercih olmuş kesinlikle. Savaşın korkunçluğunu göstermek için onca fırsatı olan filmin kolu kopmuş bir asker sahnesi ile (ki kesinlikle çok etkileyici) yetinmesi de tuhaf doğrusu. Kardeşin kardeşi öldürdüğü bir iç savaşın korkunç yüzünü anlatırken “sıcak” bir dil kullanmak ile özellikle mesafeli kalmak arasında bir ikilemde kalmış gibi görünüyor yönetmen Maxwell pek çok sahnede.

Kapanıştaki Bob Dylan şarkısı ve filmin Randy Edelman ve John Frizzell imzalı müzikleri, hayli kalabalık savaş sahnelerinin orkestrasyonu ve Kees Van Oostrum’un görüntü çalışması, çarpışmaya mola verildiği anda biri kuzeyli diğeir güneyli iki askerin kahve ve sigara takası için bir nehir üzerinde buluşması gibi kimi etkileyici anlarının kurtaramadığı bir film bu ama savaş sahnelerinin ve kuşkusuz Amerikan İç Savaşı’nın meraklıları için bir çekiciliği var yine de.

(“Tanrılar ve Generaller”)

(Visited 387 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir