Cesare Pavese’ye devam… İtalyan yazarın ilk kez “Tepelerdeki Şeytan” ve “Yalnız Kadınlar Arasında” kitapları ile birlikte yayımladığı ama bir üçleme olarak tanımlamadığı üç romandan biri. Yazarın intiharından hemen önce İtalya’nın en prestijli edebiyat ödülü olan ve 1947’den beri verilen “Strega” ödülünü kazanan romanı faşist Mussolini rejiminin en yoğun günlerinde yazılmış olsa da savaşa veya politikaya bir göndermede bulunmuyor. Karakterlerden birinin zorunlu askerliğini bitirmek üzere olması dışında herhangi bir militarizm öğesi de yok. Kitap on altı yaşındaki bir genç kızın büyümesi, aşkı ve cinselliği keşfetmesini ve üç diğer genç karakterle ilişkilerini anlatıyor. Pavese’nin diğer eserlerinde de bazen doğrudan bazen dolaylı olarak yerini bulan (ve kendisinin kadınlarla sorunlu ilişkilerinin belki de yansımasını taşıyan) cinsellik burada da baş rolü kapmış. Zarif bir dil ile ve cinselliğin kendisinden çok neden olduğu duygulanmalar üzerine yalın bir hikâye anlatıyor bize Pavese. Kitabın kendisi ve karakterlerinde ilk bakışta özel bir derinlik yok gibi görünüyor ama yazar dönemin gençlerinin “basit” umutları, korkuları ve arayışları üzerinden yine sıkı bir resim çiziyor bize. Genç kızın çekingenlikler, sorgulamalar ve teredüttler içinde aşkı ve cinselliği keşfedişi, sonrasındaki hüzün ve mutluluğunu benzersiz biçimde anlatıyor Pavese ve gençliğin o “kaygısız” günlerinde geçen bir zman dilimini okuyucu için de çekici kılıyor. Kitabın açılış cümleleri (“O dönem, sürekli bir şölendi. İnsanın kendinden geçmesi için evden çıkıp yolun karşısına geçmesi yeterliydi; her şey öylesine güzeldi ki…”) bu kaygısız günleri hem çok iyi anlatıyor hem de o kaygısızlığın arkasındaki gençliğe özgü korkuları akıllıca gizliyor. Yazar 1935-1950 arasındaki günlüklerini içeren müthiş “Yaşama Uğraşı” kitabında “Günleri değil, anları hatırlarız. Yaşamın zenginliği unuttuğumuz anılarda yatar” diye yazmıştı. Burada da kahramanımızın o anlarını, günleri oluşturan ve her biri biricik olan anlarını aktarıyor bize yazar. Her Pavese kitabı gibi mutlaka okunmalı.
(“La Bella Estate”)