Heartless – Philip Ridley (2009)

“Sevgi ölümsüz değildir, sadece ızdırap ölümsüzdür”

Yüzünde kalp şeklinde bir doğum lekesi olan bir adamın “şeytanla” mücadelesinin hikâyesi.

Hüzünlü bir korku filmi. Yüzündeki lekenin yarattığı sıkıntı nedeni ile tüm hayatını yalnızlık ve dışlanma ile geçiren bir adamın hikâyesi elbette hüzünlüdür. Sinemanın vücudundaki deformasyon nedeni ile acı çeken karakterleri anlatan “The Elephant Man” gibi bilinen pek çok başarılı örnekleri var. Bu film ise bu tür bir başyapıt olmaktan uzak ama Jim Sturgess’ın çok başarılı oyunu ve orijinal olmasa da sürpriz finali ile yeterince olmasa da geriyor seyredeni.

Son yıllarda özellikle İngiltere’de yaygınlaşan kapşonlu gençler çetelerinin de yer aldığı film kahramanımızı da yüzünü gizlemek için kullandığı kapşonu ile birlikte göstererek ilginç bir tezat yaratıyor. Kendisini yalnızlığa mahkum gören bir adamın yaşadığı bir trajediden sonra gelişen olayların hikâyesi rock esintili şarkılar eşliğinde kendisini sürekli hissettiren bir hüzün atmosferi ile birlikte anlatılıyor. Hikâyede kimi zorlamalar var ama filmin büyük bölümünde yüzünde bir acı ifadesi ile oynayan Sturgess kısa süren bir mutluluk döneminde bu acı ile ciddi bir kontrast yaratan neşesi ile filmi tek başına sürüklüyor ve macerasına bizi ortak etmeyi başarıyor.

Korku sinemasının kimi klişeleri mevcut bu fimde de; annenin dindarlığı üzerinden dinsel referanslar, mezarlıkta görünüp kaybolan siluetler, esen rüzgârla uçuşan yapraklar, insan görünümüne bürünmüş bir “şeytan” vs. Kalbin sökülmesi, yüz yeme gibi kimi seyri zor sahneler de içeren film aslında bu tür görsel vurgulardan çok kahramanının ruh haline odaklanmayı tercih ediyor. Sturgess’ın şeytan ile giriştiği Faustvari anlaşmanın sonucunun kendisine mutluluk getirmeyeceği açık ama senaryo bunu anlatır gibi görünürken finaldeki sürprizi ile filmin vurucu bir şekilde bitmesini sağlıyor.

Güzellik standartlarının dışında olmak ve bunun neden olduğu acı, şeytana ruhunu satmak ve yalnızlığın doğurabileceği terör (hem içe hem dışa yönelik) temaları üzerinde gezinen film şu yaşadığımız dünya üzerindeki kötülüklerin açıklamasını da yapmış oluyor kahramanımızın macerası üzerinden ama keşke gerçek hayattaki açıklamaların açıklaması da bu olsa ve şeytanla anlaşarak güç ve başarı elde edenler keşke gerçek hayatta da –öteki dünyayı beklemeden- cezalarını bulsa diyesi geliyor insanın. Rilke’nin “güzellik terörün (kötülüğün) başlangıcıdır” sözünün de peşinden giden film sonuç olarak korkuttuğu kadar hüzünlendiren bir film. Gece vakti Doğu Londra bölgesinde gezinmenin risklerini de gösteren film günümüz toplumunda gençlik çetelerinin vahşiliğini resmederken bu çetelerin oluşum nedenleri üzerine bir şey söylemeyen ve kahramanı ile birlikte acı çekmek için uygun bir çalışma. Tedirginliğin yoğun ve baskıcı atmosferinin egemen olduğu film keyifli korku anlarından çok acı bir tat veren atmosferi için.

(“Kalpsiz”)

(Visited 81 times, 2 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir