Invasión – Hugo Santiago (1969)

“Düşündüm de eve girmek için en uygun kişi benim. Sizler cesaretiniz ve yeteneklerinizi sunabilirsiniz. Ben sadece ölümümü sunabilirim”

Yaşadıkları şehri istila etmeye hazırlanan gizemli yabancılara karşı direniş örgütleyen bir grup insanın hikâyesi.

Senaryosunu Jorge Luis Borges ve Adolfo Bioy Casares’in orijinal hikâyesinden Borges ve Hugo Santiago’nun yazdığı, yönetmenliğini Santiago’nun üstlendiği bir Arjantin yapımı. Arjantin’in iki ünlü yazarının kaleminden çıkan hikâyesi ile bu ilginç film, adı “Aquilea” olarak belirtilen hayalî bir şehri istila etmeye hazırlanan yabancılara karşı örgütlenen bir grup insanın mücadelesini anlatıyor. Arjantin’deki askerî diktatörlük döneminde negatiflerinin bir kısmı çalınan ve uzun bir süre kayıp olduğu kabul edilen film 2004’te eldeki negatifler ve pozitiflerden bir araya getirilerek tekrar çıkarılabilimiş seyircinin karşısına uzun uğraşlardan sonra. İstilacıların kimliği ve amaçlarının belirsizliği başta olmak üzere ve bir kısmı hiç açıklanmayan unsurları ile gizemli ve farklı bir yapıt bu. Önemli karakterlerden birinin (Don Porfirio), Borges’in de aralarında olduğu pek çok avantgart Arjantinli yazarın mentoru olarak kabul edilen Macedonio Fernández’den esinlenerek yaratılması, hikâyeyi yazan Borges ve Casares’in varlığı ve sinemanın kült isimlerinden olan Santiago’nun ayrıksı sinema dili ve yaklaşımı ile entelektüel tanımını hak eden bir gerilim ve distopya filmi bu ve avangart sinemanın da görülmesi gerekli örneklerinden biri.

Hikâyenin yazarlarından Adolfo Bioy Casares filmin Homeros’un Troya Savaşı’nı anlatan “İlyada” adlı destanının modern bir yorumu olduğunu ama asıl olarak saldıranların değil, ülkelerini savunmaya çalışan bir avuç savaşçının cesaretine övgü olduğunu belirtmiş bir konuşmasında. Casares, İyonyalı ozan Homeros’tan özür dileyerek şunu da eklemiş: “Yürek daima direnenlerin yanında atar”. Evet, bir direniş hikâyesi anlatılan ve açılışta çıkan yazıya göre 1957’de Aquilea adında bir şehirde geçiyor. Film 1969’da, 1966’da askerî darbe ile yönetimi ele geçiren Juan Carlos Onganía’nın Arjantin’in Devlet Başkanı olduğu dönemde çekilmiş. Bu nedenle olsa gerek, -her ne kadar askerî yönetime veya demokrasi mücadelesine yönelik herhangi bir ima yok gibi olsa da hikâyede- çekimler Buenos Aires’te gerçekleştirilmiş olsa da şehrin adı hayâli bir isimle değiştirilmiş ve yıl olarak da 1957 seçilmiş. Belki burada iktidara tek gönderme şu olabilir: İşgalci güçlerin tek tip bir kıyafet giymeleri. Her ne kadar açık renk bir takım elbise olsa da giydikleri, bunun tek tip kıyafet denince akla ilk gelene, üniformaya bir referans olduğu söylenebilir. Direnişçi grup hayatlarını ortaya koyarak bir mücadeleye girişirken, kitlelerin hemen hiç ortalıkta görünmemesi ve yaklaşan işgalden ve ona karşı hazırlık yapanlardan hiç haberlerinin olmaması ise genel olarak halkın demokrasiyi korumak konusundaki ilgisizliği ile açıklanabilir belki de.

Gece karanlığında tek başına dikkatli ve bir parça tedirgin bir şekilde yürüyen bir adamı göstererek açılıyor film. Bir ayak sesi duyar adam (filmin sesten dikkat çekici bir şekilde yararlanmasının ilk örneği bu) ve etrafına bakınır; sonra dürbünü ile neresi olduğunu bilmediğimiz bir yeri gözetler. Genelde yumuşak hareketleri olan kameranın kısa süreli ve ani sert hareket edeceğine de ilk kez tanık olduğumuz bu sahne “Güney Sınırı” yazısı ile biter ve filmin sonuna kadar bu yazılar farklı sınırları belirtecek şekilde devam eder. Kimlikleri bilinmeyen güçler (tek ortak noktaları aynı kıyafetleri giymeleridir) anlaşılan bu sınırlardan girmekte ve bir gemiden koca bir vinçle indirilen bir sandıktaki ne olduğunu sonradan öğreneceğimiz nesneleri de istila faaliyeti için kullanmayı planlamaktadırlar. Sayıları sınırlı ve yaşlı bir adamın (ünlü Arjantinli besteci Juan Carlos Paz var bu rolde) idare ettiği bir grup silahlanarak gizli bir direniş örgütlemektedir ve ilginç bir şekilde şehrin geri kalanı olan bitenden hiç de haberdar görünmemektedir. Hikâye bu iki grup arasındaki mücadeleyi çatışmalar, kovalamaca ve takip sahneleri, tuzaklar ve baskınlarla örülü bir olay örgüsü ile anlatıyor.

Yönetmen Hugo Santos gizemini uzun süre koruyan ve aynı mücadelenin içinde oldukları halde bunun farkında olmayan karakterleri ile bir sürprizi de karşımıza getiren filminde hikâyenin avantgart ruhuna uygun bir mizansen tercih etmiş. Onun yönetmenliği hep bir gerilim ve gizem havasını hissetmemizi sağlıyor ve görüntüde imzası olan Ricardo Aronovich’in önemli katkısı ile sürekliliği olan bir tedirginlik yakalıyor. İçeriği özellikle bir parça karanlıkta tutulan filmin önemli bir kısmının gece karanlığında geçmesi ve bu sahnelerde hep doğal ışığın tercih edilmesi de doğru bir seçim olmuş filmin adına. Ortalama bir seyirci için zorlayıcı olabilir tüm bunlar ama hikâyenin gerektirdiği de bu. Sözleri Borges’e ait olan ve Aníbal Troilo’nun bestelediği “Milonga de Manuel Flores” şarkısının seslendirildiği uzun sahnede olduğu gibi, Santiago seyirciyi herhangi bir duyguya yönlendirmekten özenle kaçınıyor ve hikâyesi ile baş başa bırakıyor. Burada görüntü kadar ses kurgusunun başarısını da anmak gerekiyor. Edgardo Cantón imzalı ve tango türündeki orijinal müziğin etkileyici katkısının yanında, bizim ve karakterlerin kulağına farklı ve kaynağını her zaman bilemediğimiz sesler geliyor birden çok sahnede. Bu sesleri bir yandan yabancılaştırma, öte yandan da hikâyenin tuhaflığına katkı sağlayacak şekilde kullanıyor yönetmen.

Borges’in 1960 tarihli “El Hacedor” kitabının bir sahnede -herhalde yazara saygının gereği olarak- görüntüye geldiği filmde direnişin en önemli isimlerinden biri olan Herrera karakterinin (Lautaro Murúa) “Bu şehirden umudum yok. Kendini savunmayan insanlar için ben neden öleyim?” sözüne rağmen giriştiği eylem ile direnişin güzelliğini ve kararlı oldukça güçlenen doğasını da anlatıyor bize Santiago. Özetle söylemek gerekirse, farklı ve karanlık bir şiiri olan bir yapıt olarak sinema tarihinde yerini alan bir çalışma.

(“Invasion”)

(Visited 96 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir