Tolstoy’un 1886 tarihli novellası. Hayatının son otuz yılında ve özellikle 1870’de, kendisini dine daha yakın hisssettiği dönemde derin konuları kuramsal bir yaklaşımla sorgulayan eserler veren Tolstoy’un, bir adamın ölüme doğru gidişi sırasında yaşadığı içsel karmaşayı anlatan bu eseri sadeliğin nasıl güçlü bir etkiye dönüştürülebileceğinin parlak bir örneği. Bir yargıç olan sıradan bir adamın hastalanması ile başlayan ölüme doğru sürüklenmesine ve buna bir anlam bulma çabasına yoğunlaşan kitap okuyucuyu da eserin kahramanının umarsız ve cevapsız arayışının parçası yapıyor. Klasik edebiyatın başyapıtlarından biri kesinlikle.
İvan İlyiç’in gazetedeki ölüm haberini okuyan iş arkadaşlarını anlatarak başlıyor kitap. Haber alınan bir ölümden sonra yapılan klasik konuşmalardan sonra dünyevî gerçeklere kayar düşünceler ve örneğin boşalan pozisyonun sağlayabileceği terfiler gelir akla. Açılış bölümünü, iş arkadaşlarından birinin “Tanrı’nın emri… Hepimizin gideceği yer orası” söylemi ile günlük düzenini bozmadan haftalık kağıt oyunu buluşmasına gitmesi ile kapatan Tolstoy, ölümün aslında sadece ölenin gerçeği olduğunu (“Ölüm İvan İlyiç’e özgü bir olgu, bir tek onun yaşayacağı bir şeymiş, kendisini hiç ilgilendirmiyormuş gibi”) hatırlatıyor. Bundan sonrası, İvan İlyiç’in hayatı ve hastalanarak yavaş yavaş ölüme, üstelik şiddetli ağrılarla ilerlemesinin hikâyesi.
Baş karakteri için şu tanıtımı yapıyor Tolstoy: “İvan İlyiç’in son derece sıradan, basit ve bir o kadar da ürkütücü bir hayat hikâyesi vardı. İvan İlyiç kırk beş yaşında, mahkeme üyesi olarak ölmüştü…”. Bu sıradan adamın ölümü onun dışında herkes için sıradan ve bir gün mutlaka gerçekleşecek olandır şüphesiz. Tolstoy işte bu basit ve değiştirilemez gerçeğin söz konusu olan bizim ölümümüz olduğunda hiç de öyle olmadığını güçlü ama sadeliğini hep koruyan bir dil ile anlatıyor. “İşte böyle yaşıyorlardı. Hayat sert iniş çıkışlar göstermeden akıp gidiyordu…” diyor İlyiç’in hayatı için ve bu normal durumu onun için bir sonu işaret etmesi ile korkunç olan hastalığın gelişi ile bozuyor. İvan İlyiç hastalığı korkunç ağrılarla ilerledikçe fiziksel ve ruhsal olarak çökerken, kafa karışıklığından öfkeye ve isyandan kabullenişe uzanan değişik duygular içinde dağılıp gidiyor. Belki en önemli olarak da, ölüm karşısında kişinin yalnızlığını okuyucunun da içinde hissedeceği kadar güçlü bir şekilde yaşatıyor bize Tolstoy (“Ölümün kıyısında, onu anlayacak, ona acıyacak hiç kimse olmadan böyle tek başına yaşayacaktı”).
Baş karakteri üzerinden ölümü ve hayatı sorgulaması ve her ikisine de bir anlam bulmaya çalışması kitabın ana teması ve yazarın hayatının son otuz kırk yılındaki kişisel sorgulamasının da bir uzantısı. İvan İlyiç sık sık kendisine yaşamını gerektiği gibi yaşayıp yaşayamadığını soruyor ve bulduğu cevaplar nadiren de olsa bir teselli olurken, sadece üzüntüsünü, mutsuzluğunu ve öfkesini artırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Tolstoy ölüm gibi çok sert bir somut gerçek karşısında soyut sorgulamaların çıkışsızlığını ve anlamsızlığını söylüyor sanki okuyucuya. Hayata vemeye çalıştığımız tüm anlamları “anlamsız” kılıyor ölüm ve İlyiç’in de hep hissettiği yalnızlığa mahkûm ediyor bizi.
Çok sade bir dil ile yazılmış kitap ve bir novella sınırının içinde bir romanda yapılabileceği kadar derinlere de inebilmiş Tolstoy. Cevaplar değil, soruların peşinde bir yapıt bu ve cevapsızlığı ile sanki bize soruların da gereksizliğini söylüyor. Bir ahlâk (moral) dersi vermiyor ama yaşamlarımızı ahlâk (moral) açısından değerlendirmemiz gerektiğini ve “neden” (neden yaşıyoruz ve neden ölüyoruz bağlamında) sorusundan çok, nasıl sorusuna odaklanmamız gerektiğini anımsatıyor. Tolstoy’un bu kitaptan önce yazdığı ama Ortodoks Kilisesi’nin sansürü nedeni ile önce 1884’te İsviçre’de basılabilen, Rusya’da ise ancak 1906’da yayımlanabilen “Íspoved” (İtiraflarım) adlı otobiyografik eseri ile birlikte okunması daha da keyif verebilir bu novellanın; çünkü her ikisi de yazarın hayat ve ölüm üzerine sorgulamalarını içeriyor, biri kendi hayatı diğeri ise yarattığı bir güçlü karakter üzerinden.
(“Smert’ Ivána Ilyicha”)