Kongbu Fenzi – Edward Yang (1986)

“Belki o telefon senden kuşkulanmama neden oldu ama bu sadece bir roman. Roman sadece bir romandır, onun gerçek olandan farkını anlamıyor musun?”

Hayatları kesişen üç çiftin (bir doktor ve yazar eşi, genç bir fotoğrafçı ve kız arkadaşı, sıkılan bir genç kız ve birlikte suça karıştıkları erkek arkadaşı) hikâyesi.

Senaryosunu Edward Yang ve Hsiao Yeh’in (gerçek adı Li Yuan olan Tayvanlı yazar ve senarist) yazdığı, yönetmenliğini Yang’ın yaptığı bir Tayvan filmi. Marxist düşünce adamı Fredric Jameson’ın post-modern ifadesi ile tanımladığı film 1980’li yıllarda hızla büyüyen ve değişen Tayvan’da temel olarak altı karakterin hikâyesini gerçek ile hayal edileni karıştırarak anlatıyor bize. Pek çok eleştirmene Michelangelo Antonioni’ninin filmlerini, özellikle de 1966 yapımı “Blow-Up” (Cinayeti Gördüm) adlı başyapıtını hatırlatan film romancı karakterinin yazdığı romanı ve bu roman için hayal ettiklerinden yola çıkarak, dikkatle seyredilmesi gereken ve seyirciden de -düşünsel- bir katkı talep eden bir hikâye sunuyor ve bu hikâyeyi ilerledikçe açılan ve çekiciliği artan bir dil ile anlatıyor. Gösterdikleri kadar ima ettikleri ile ve karakterler arasındaki ilişkilerle zenginleşen film 1982’de yönetmenliğe başlayan ama sadece 8 uzun metrajlı film çektikten sonra yaşamını yitiren Tayvanlı sinemacı Edward Yang’ın önemli çalışmalarından biri.

Edward Yang filmini “eğlencesinin karakterler, uzam ve türler arasındaki çoklu ilişkilerin yeniden düzenlenmesinde yattığı bir bulmaca”ya benzetmiş bir röportajında. Canı sıkıldığı için açtığı telefonlarla farklı insanların hayatlarını etkileyen bir genç kızın da içinde bulunduğu altı (aslında bu karakterlerden biri çok az yer aldığı için hikâyede, beş demek daha doğru) karakterin hikâyesini gerçekten de bulmacamsı bir havada anlatıyor Yang ve temelde bir dram olsa da filmini suç ve gizeme de açık bir şekilde kuruyor. Karakterlerden biri olan genç fotoğrafçı erkek, filmin Antonioni’nin yukarıda adı geçen yapıtını hatırlatmasının nedenlerinden biri olsa da asıl olarak, gördüklerimizin gerçekten olan bitenler olup olmadığı ve daha genel olarak gerçek ile kurgunun farkı ya da benzerliği bu hatırlamanın temel kaynağı. Yavaş ilerleyen, hiç acelesi olmayan bir tempoda anlatıyor filmini Yang ve suç sahnelerini, hatta aksiyon diyebileceğimiz sahneleri de (polisle suçluların çatışmasını örneğin) bu tempo tercihinden muaf tutmuyor.

İlk çiftimiz genç bir fotoğrafçı ve onun okumaya düşkün kız arkadaşından oluşuyor. Genç adamın ailesi zengindir ve sokak fotoğrafçılığı merakının sonucu olan pek çok kamerası hayattaki en önemli varlıklarıdır. Tesadüfen fotoğraflarını çektiği kadınla ilgili saplantısı sabaha kadar gözünü kırpmadan okuyacak kadar roman düşkünü olan kız arkadaşının tepkisini çekmektedir. Diğer çiftimiz ise işinde terfi etmeyi bekleyen, kariyerinde başarılı olma hırsı olan ve rutin bir hayat süren doktorla onun evliliğin engel olduğunu düşündüğü yazma çabası ile bir roman üzerinde çalışan ve “yazar tıkanıklığı” yaşayan eşidir. Bir de duygusal problemleri ile olan annesi ile yaşayan ve çok sıkılan bir genç kız ve onun birlikte suçlar işledikleri erkek arkadaşı var hikâyedeki son çift olarak. Tüm bu karakterleri farklı zamanlarda ve mekânlarda gerçek (veya bazen de kurgusal olarak) bir araya getiriyor Yang ve tümünü adeta varoluşsal sorunları ile birlikte gösteriyor. Neyin gerçek neyin hayal olduğu, hayallerin ne kadarının romancı karakterin romanından veya hayalinden kaynaklandığını bu bulmacamsı hikâyede anlamak kolay değil ve açıkçası Yang’ın da bunu olanaklı kılmak gibi bir amacı yok. Genç kadının telefonları ve bu telefonların doğrudan veya dolaylı olarak neden oldukları arasındaki ilişkiler ve bunların gerçeklikleri zaman zaman seyirciye bırakılıyor hikâyede ve bir büyük şehrin insanlarının yaşamlarındaki boşluklarının, mutsuzluklarının ve adına belki de duygusal çürüme diyebileceğimiz hâllerinin tanığı olmamız bekleniyor.

Yang filminde karakterlerin hiçbirini mutlu göstermiyor ve örneğin fotoğraf çekme meraklısı genç adam bile bu sevdiği hobisini gerçekleştirirken bir kez bile gülümsemiyor. Beklemediği bir ödülü kazanan bir karakterin mutluluğunu bile doğalmış gibi göstermiyor Yang ve bunun da bir hayal olup olmadığı sorusunu da yaratan bir yapaylık içinde gösteriyor karakterinin konuşmasını. Tüm bu mutsuzluk resimleri hızla değişen bir şehirde kaybolan bireyleri anlatmak için kullanılıyor filmde. Bunu yaparken de Yang kamera, televizyon ve fotoğraf makinesi gibi teknoloji ürünlerinin, bir başka ifade ile söylersek iletişim (ya da iletme) araçlarının, kaybolan bu bireyleri bir araya getirmek yerine onları aslında birbirine yabancılaştırdığını da söylüyor. Filmin çekici (ve kompleks tarafı) Yang’ın hikâyesinin hiçbir anında bir meseleyi, bir fikri altını çizerek anlatmaması; örneğin hikâyedeki büyük şehrin kendisini özellikle göstermiyor ve şehir sadece karakterlerin onun içinde kapladığı yerle var oluyor hikâyede çoğunlukla. Görüntü yönetmeni Chan Chang’ın kamerası ile klostrofobik bir hava verdiği film hızla küreselleşen bir ülkenin başkentinin (“komünist” Çin’in hemen yanı başında kapitalizmin, küreselleşmenin sembolü olan bir ülkenin) zengin olma, kariyerinde hızla ilerleme ve ünlü olmanın mutluluğun ve başarının ön koşulu olarak görüldüğü dünyasında insanların içine düştükleri anlamsızlığı tam bir sadelik ve anlattığı ile arasına bir mesafe koyarak gösteriyor bu sayede.

Kadronun tümünün rollerinin hakkını verdiği ama özellikle romancı rolündeki Cora Miao ve eşini oynayan Lee Li-chun’un hayli başarılı olduğu film başarılı finali ve bu finaldeki sürprizi ile de ilgi çeken, az film çeken ve 2007’de hayatını kaybeden Yang’ın kendisine özgü dilinin özelliklerini taşıyan ve seyirciden katılım isteyen çalışmalardan biri. Dikkatle izlemek ve gördüklerimizin (sadece filmde değil, gerçek yaşamlarımızda da) gerçekliğini sorgulamamız gerektiğini hep hatırlayarak değerlendirmek gerekiyor bu ilginç çalışmayı.

(“The Terrorizers” – “Teröristler”)

(Visited 195 times, 5 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir