Le Corps de Mon Ennemi – Henri Verneuil (1976)

“İşte nefretim o zaman başladı, o “Kusura bakma” sözü ile: Kızın imtiyazı, adamın benimle senli benli oluşu. Ona sürekli “Hemen, küçük hanım”, “Elbette, küçük hanım” demesi. Adalet çok sonra, o küçük hanımla yattığımda yerini buldu”

Cinayet nedeni ile yattığı cezaevinden çıkan bir adamın geçmişte olan bitenlerin arkasındaki gerçekleri araştırmasının hikâyesi.

Fransız yazar Félicien Marceau’nun 1975 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan bir Fransız yapımı. Senaryosunu Henri Verneuil, Félicien Marceau ve Michel Audiard’ın yazdığı ve yönetmenliğini geniş kitlelerin beğenisine uygun filmler çeken, Fransız sinemasının “entelektüel” imajına uzak düşen ve özellikle polisiyeleri ile dikkat çeken Verneuil’in üstlendiği yapıt Lille bölgesindeki Cournai’de, tekstil patronlarının egemen olduğu bir şehirde, zengin sınıftan olmayan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Başroldeki Jean-Paul Belmondo’nun benzerlerini sıklıkla canlandırdığı bir rolde karizmasını tıpkı karakteri gibi bolca kullandığı film sonlara doğru netleşen bir parça karışık hikâyesi, politik bir bakışı meselesinin ana parçası yapması, geçmişle bugün arasında sürekli geliş gidişleri ve iç ses kullanımı ile Verneuil’in temsilcisi olduğu klasik dilden uzak gibi görünse de mizanseni bu dile tamamen sadık kalan bir çalışma. Yönetmenin en güçlü eserlerinden biri değil ama yine de 1970’lerin havasını bolca taşıyan bu çalışma klasik Fransız polisiyelerini sevenler başta olmak üzere sinemaseverlerin ilgisini hak eden bir film.

Filmin sadece başrolünü üstlenmeyip, yapımcılarından da biri olan Jean-Paul Belmondo’nun damgasını bastığı bir eser bu. Açılışta onun bir trenden inişini ve istasyonda yürüyüşünü izliyoruz ve jenerik boyunca da onun dondurulan görüntüleri karşımıza çıkıyor sürekli olarak. Verneuil filmini onun doğal karizması üzerine kurmuş ve oyuncu da üzerine düşeni fazlası ile yerine getirmiş. Bu durum sadece filme bir çekicilik katmakla kalmıyor, aynı zamanda canlandırdığı karakterinin sahip olduğu cazibeyi başarı ile yaratmasını sağlıyor perdede. Cezaevinden çıkan adam işlediği suç ile şehir halkı üzerinde derin bir iz bırakmıştır; çünkü ölenlerden biri şehrin futbol takımının Macar yıldızıdır ve onun ölümü takıma ciddi bir darbe vurmuştur. “Sınıf başkanının daima tekstilcilerin çocuklarından biri olduğu ve bu çocuklara iyilik yapmanın değil, başkan olmanın öğretildiği” bir şehirde doğup büyüyen kahramanımızın ailesi o zenginlerin sınıfından değildir ve babası da seçimlerde şehrin yönetimini elinde tutan nüfuz sahibi ailelere karşı yarışan bir adaydır. Genç adam şehrin en büyük tekstil patronlarının birinin kızını ayarttır ama sonra cezaevine düşmesine yol açar bu ve film temel olarak, adamın başına gelenlerin sorumlusunu bulma çabasını anlatır.

Hikâyenin “bugün” bölümü Almanya’nın Bayern Münih takımı ile Fransız Saint-Étienne arasında Şampiyon Kulüpler Kupası’nın finalinde karşılaştığı zamanlarda geçiyor ve film futbolu aralarında bu maçın da bulunduğu farklı örnekleri ile hikâyenin önemli bir parçası olarak kullanıyor. Yedi yıl önce işlenen cinayetlerde kurbanlardan birinin yerel takımın yıldızı olan bir Macar futbolcu olması, istasyonda binilen takside taksici ile futbol muhabbeti veya Belmondo şehir halkının canlı yayınlanan bir maçı seyretmek için evlerine kapanması nedeni ile ıssız bir şehire dönüşen Cournai’nin sokaklarında dolaşırken kulaklarımıza futbol spikerinin konuşmalarının gelmesi gibi örnekler futbolun geniş kitleler üzerindeki etkisini anlatmaya yararken, film asıl olarak zenginlerin ve güç sahiplerinin bu sporu halkı yönetmek ve bastırmak için kullanmasının altını çiziyor.

Filmin politik boyutu futbolun bir uyuşturucu olarak kullanıldığını vurgulaması ile sınırlı değil; şehre egemen olan sınıf farklılıkları, iş adamlarının “gençlerin sokaklarda politik pankartlar yerine, stadyumda takımlarının flamalarını sallamasını” sağlaması, takıma yabancı futbolcu transferinin grevlerin maliyetinden daha düşük olduğu gerçeği, travestilik üzerinden 1968 Mayıs’ına bir gönderme, tüketim toplumu eleştirisi, şehrin hızlı değişimine neden olan Amerikan tarzı büyümeden şikâyet edilmesi veya bir seçim konuşmasındaki provokasyon Verneuil’in filmini politika meraklıları için de çekici kılabilir. Ne var ki bu örneklerin bazılarının üzerinde yeterince durulmazken, senaryonun tüm bunları gerektiği kadar güçlü (ve üzerinden geçen kırk dört yıldan sonra hâlâ etkileyici) bir biçimde bir araya getirdiğini söylemek zor biraz. Genel olarak filmin bugün bir parça eskimiş görünmesinin de gücünü azalttığını belirtmek gerekiyor. Striptiz sahnesini hikâyeye katkısı olmayacak bir şekilde gereğinden uzun tutarak ucuz bir yola başvuran yönetmenin elindeki senaryonun bir parça karışık ilerlemesi de işini zorlaştırmış görünüyor.

Filmin kapanışında İngiliz şair William Blake’in 1794 tarihli “A Poison Tree” adlı şiirinin son iki dizesini okuyoruz: “Sabah görmekten memnun oldum / Düşmanım, ağacın altında uzanmış cansız” (In the morning, glad, I see / My foe outstretched beneath the tree”. Henri Verneuil’in bu dizelere uygun görüntülerle bitirdiği filmin hikâyesi de uyggun onun dizelerine. Belmondo da düşmanının cesedini bu şekilde görmeyi arzulayan karakterini karizmasını ve çekiciliğini bolca kullanarak ama tüm performansına yansıdığı gibi bunu dizginlenmiş bir şekilde sergileyerek filme önemli bir katkı sağlarken, Francis Lai’nin bolca 1970’ler kokan müziği renklendiriyor hikâyeyi. Blake’in şiiri dile getirilen öfkenin kaybolacağını, dile getirilmeyenin ise nefret, öfke ve intikam duygularını besleyerek zehirli bir ağaca dönüşeceğini ve bunun da yok edici bir sonuç yaratabileceğini anlatır; bu Belmondo filminin onun bu anlatımı ile ne derece örtüştüğünü görmek için de izlenebilecek, bir Fransız polisiye klasiği bu film. Görmekte yarar var.

(“Body of My Enemy” – “Bitmeyen Kin”)

(Visited 138 times, 3 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir