Genç Hizmetçiler (The Servant) – Joseph Losey : Tek Losey filmi ile yetinmek doğru olmamış. Usta bir sinemacının uygun bir senaryo ile yarattığı büyü. Harika bir Bogarde. Bir parça eski mi? Belki? Sezdirilenlerin doğrudan gösterilenlerden daha etkileyici olabilmesine bir örnek. Nefis kadrajlar, siyah beyazın çarpıcılığı. Kötü bir yönetmenin elinde tiyatroya dönüşebilecekken sinemanın başyapıtlarından biri olmuş. Sonuca bakınca, sağolasın McCarthy.
Doronship 77 – Pablo Agüero : O minimalist filmlerden; nefret etmesi kolay, sevmesi zor. Geçen yıl Liverpool, bu yıl Doronship; her seneye bir adet Arjantin minimalist sinema örneği. Dış sesin başarılı kullanımı; hem vurgu hem içerik açısından. Her bağımsız filmde olduğu gibi bir “garip” baş karakter. Gidip dönmeyenlerin geride bıraktığı hüzün, devam etmenin kaçınılmazlığı ve küçük şeyler üzerine.
Gözleri Tamamen Açık (Einaym Pkuhot) – Haim Tabakman : Netameli bir ikili; eşcinsellik ve din. Bastırılmış duygular, farklılık, yalan, özgürlük, aşk, aşkın serbestleştiriciliği (veya kısıtlayıcılığı) ile dinin kısıtlayıcılığı (veya serbestleştiriciliği), mahalle baskısı ve bir mucizeye dokunup sonra kaybetmek üzerine. Eksiklik gibi görünebilecek henüz olgunlaşmamış bir anlatım biçiminin bir yandan da sağladığı uçarılık. Hüzünlü. Türk seyircisinin eşcinsel aşklara verdiği garip tepki; utanma veya öfke değil, bıyık altından gülümseme. “Onlar” da seksten sonra sigara içermiş “gerçeğine” verilen garip tepki.
(“Açık Eyes Wide Open”)