Schlafkrankheit – Ulrich Köhler (2011)

“Burada kimseye eşcinsel olduğunu söyleme. Seni ya hapse atarlar ya da şifacıya gönderirler”

Uyku hastalığının tedavisi için Kamerun’da çalışan bir Alman doktor ile Dünya Sağlık Örgütü adına bu tedavi programını kontrol için ülkeye gelen Afrika asıllı bir Fransız doktorun hikâyesi.

Alman yönetmen Ulrich Köhler uzun aralıklarla çektiği uzun metrajlı filmlerinin üçüncüsü ve şimdilik sonuncusu olan bu çalışmada, dünyanın az gelişmiş veya politik doğrucu bir yaklaşımla söylersek gelişmekte olan ülkelerinde çalışan Batılılar üzerinden yerellik ve küreselleşme, Batının Afrikaya yaptığı yardımın ne kadar işe yaradığı ve gerçek anlamının ne olduğu ve sahip olduğumuz kimlikler üzerine düşünceler ve saptamalar getiriyor karşımıza. 2011 Berlin Film Festivali’nde “Jodaeiye Nader az Simin – Bir Ayrılık” filminin yaratıcısı Asghar Farhadi’nin önüne geçilerek kazanılmış bir en iyi yönetmen ödülü de olan filmin bu ödülü güçlü rakibine bırakmaması tartışılabilir belki ama Köhler’in filmine hayli katkıda bulunduğu açık. Senaryoyu da kendisi yazan Köhler, alışılan türden bir başı ve sonu olan bir hikâyeyi değil bir “durumu” getiriyor perdeye ve bu durumun içindeki karakterleri üzerinden de kendisi de bizimle birlikte düşünüyor gibi.

Hikâyedeki Alman doktor “Sınır Tanımayan Doktorlar” örgütünün bir üyesi ve 1971’den beri dünyanın geri kalmış ülkelerinde sağlık hizmeti veren bu örgüt adına Kamerun’daki salgın hastalıklardan biri olan uyku hastalığı için çalışan idealist birisi. Filmin başında yerel sağlık bürokrasisi ile hasta sayısının çok düşmüş olması ve bu nedenle çalışmaya sağlanan fonların azaltılacak olması nedeni ile tartışan doktor filmin büyük kısmını oluşturan ikinci bölümde kendisi aynı nedenle denetimci Fransız doktor ile çatışıyor. İlk çatışmanın nedeni yerel bürokratların dış yardımı kaçırmamak için doktora yaptığı baskı iken, ikinci çatışma aynı nedenle iki doktor arasında çıkıyor. Batı’nın yardımlarının kaynağı, amacı ve yerel güç sahiplerinin bu yardımları kullanım şekli ile ilgili konular üzerine daha önceden düşünmüş, okumuş değilseniz filmdeki bu çatışmaları veya Fransa’daki bir toplantıda mali yardımın Afrika’daki sosyal ve ekonomik gelişmeyi engellediği, çözümün ticareti ön plana çıkarmak olduğu sözlerinin arkasındaki idelolojik düşünceleri yeterince ve doğru anlamak güç olabilir. Hikâye bu ideolojik konuyu karşımıza getirirken, en az o denli önemli bir ikinci tartışma alanı daha açıyor. Afrika’da kalmayı seçen Alman doktor nerede ise tam bir Afrikalıya dönüşmüşken, Fransa’da doğmuş ve büyümüş ama kökeni Afrikalı olan Fransız doktor da o denli Batılı. Öyle ki bu Fransız doktor havaalanına geliş anından itibaren yerel insanlarla güvensizliğe ve onlardan çekinmeye hatta korkmaya varan duygulara dayanan bir ilişki geliştirebiliyor ancak. Alman doktor Afrika’nın bu ücra köşesinde ne denli rahat hareket edebiliyorsa, Fransız o denli rahatsız hikâye boyunca. İki doktor arasındaki bu farklılık da kimliği belirleyenin ne demek olduğu üzerine epey bir düşünme imkânı sağlıyor seyredene.

Zaman zaman “Apocalypse Now” filmindeki Marlon Brando’yu akla getiren durum ve karakter özellikleri olan doktoru canlandıran Fransız oyuncu Pierre Bokma’nın parlak performansı ile sürüklediği filmde yönetmen Köhler de usta bir iş çıkarmış. Başta taşıdığı hayal ve fantezi havası ile tüm final bölümü, Afrika’nın görselliğini popüler sinemanın kartpostal görüntüsü peşinde koşan sömürgeci tarzı ile değil doğal bir biçimde ele alması ve hikâye ile iglili kimi aksaklıkları ve bu aksaklıklardan kaynaklanan iç dinamizm eksikliğini örten mizansen anlayışı ile filmini farklı kılmayı başarmış Köhler. Evet, hikâyenin kimi aksaklıkları var. Kimliklerin bu denli önemli olduğu bir hikâyede senaryonun karakterleri daha fazla açması gerekirdi seyirciye ama film bu konuda epey geride kalıyor ve karakterleri kimlikler ile bütünleştirme işi seyirciye kalıyor. Oysa film karakterlerini daha elle tutulur kılabilse, amacına ulaşamayan dış yardım ile kendisine pazar ekonomisini ve ticareti empoze eden liberal anlayış arasında sıkışıp kalmış ve bir çözümsüzlüğün içinde yuvarlanıp giden geri kalmış bir ülkede geçen bu hikâye çok daha etkileyici olabilirmiş.

(“Sleeping Sickness” – “Uyku Hastalığı”)

(Visited 64 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir