Yazar, eleştirmen, şair ve -bu sözcüğü en çok hak eden isimlerden biri olarak- sinema adamı Onat Kutlar’ın daha önce kitaplaştırılmamış yazılarını, konuşmalarını ve röportajlarını içeren bir kitap. Kutlar’ın benzer içerikli yazıları daha önce “Sinema Bir Şenliktir” (1985) kitabında bir araya getirilmişti; bu kitaptaki yazılar ise ilk kez hayat buluyor bir kitapta ve Kutlar’ın genel olarak sinema sanatı ve özellikle de Türk sineması hakkındaki düşüncelerini içeriyor. “Yusuf ile Kenan” (Ömer Kavur, 1979), “Hazal” (Ali Özgentürk, 1979) ve “Hakkâri’de Bir Mevsim”in (Erden Kıral, 1982) senaryolarında imzası da bulunan Kutlar sinema tarihimize Sinematek’in kurucucu ve yöneticisi olarak ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın yönetim kurulu üyesi olarak önemli katkılar sağlamış bir isimdi ve 1994’te Cafe Marmara’ya PKK tarafından bırakılan bir bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetmişti. Kitaptaki yazılar, bu ülkede bir zamanlar sinema ile ilgili hareketli tartışmalar olduğunu ve Türk sinemasını daha ileri bir düzeye taşımayı kendisine dert edinmiş sorumlu aydınların varlığını hatırlatması ile ilgiyi hak eden bir derleme oluşturmuşlar. Sadece sinemaseverlerin değil, sanat ve Türkiye’nin entelektüel ortamı ile ilgilenenler için de önemli bir hafıza kaydı niteliği taşıyan bir çalışma bu.
İlk kitabı olan “İshak” ile 1960’da Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü kazanan Kutlar felsefe okumak için gittiği Paris’te kanına giren sinema tutkusunu hep korumuş hayatını kaybedene kadar. Sinema üzerine yazmış, üretmiş ve tartışmış ve bir aydın sorumluluğu ile aydınlatmayı ve analiz etmeyi önemsemiş. Yazarın burada derlenen yazıları dört ana başlık altında toplanıyor: Yazılar, Sansür Tartışmaları, Güncel Tartışmalar, Değerlendirmeler ve Türk Sineması Üstüne Düşünceler. Taslak halinde bırakılan bir yazı dışında diğerleri (bazılarının tarih ve ilk yayımlandıkları bilgisine yer verilmemiş nedense) Meydan, Yeni Ortam, Yeni Sinema, Milliyet Sanat, Gösteri, Video-Sinema, Bizim Almanca, Birikim, Papirüs ve A Dergisi gibi gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılar veya röportajlardan oluşurken, Kutlar’ın farklı organizasyonlardaki konuşmalarının metinleri de yer alıyor kitapta. Metinlerin tarihleri ise 1965’ten 1993’e kadar uzanan geniş bir aralıkta yer alıyor.
Sinemayı (ve bazen daha eski sanatları, örneğin edebiyatı) hem yaratıcısı hem “alıcı”sı açısından tanımlayan, inceleyen, sorunlarına ve çözümlerine odaklanan, tarihi üzerine düşünen ve geleceğini sorgulayan Kutlar sinema sanatçısının bu sanattan öncekilerinin “özellik ve ufuklarını çok iyi tanımak zorunda” olduğuna inanıyor. Tüm diğer sanat dallarında olduğu gibi, sinemada da “… her eser kişiselliği güçle dile getirdiği, ortaklaşa düşünceler kişisellikten geçerek değişimlere uğradığı ölçüde özgün olur” düşüncesinde olan Kutlar’ın derlemedeki yazıları arasında film eleştirileri de (Yılmaz Güney’in “Seyyit Han” örneğini düşünürsek, analizi çok daha doğru bir ifade) yer alıyor. “Seyyit Han” filmi için yazılanlar onun daha iyi ve doğru bir sinema için düşüncelerini de yansıtan hayli detaylı bir analiz kesinlikle. Bu yazının üstelik günümüz koşullarının eleştirmenlere sağladığı olanaklar (filmi dilediği kadar izleyebilmek, geri alarak bir sahneye odaklanabilmek vs.) olmadan hazırlandığı düşünülürse, Kutlar’ın çabası daha da değer kazanıyor kuşkusuz. “Eleştirmenin görevi yapıtı “açıklamak”tan çok, bu yapıtın anlamının (ya da anlamlarının) okuyucusunun bilinç ve anlağında aydınlık kazanmasını sağlamaktı” iddiası bu analiz yazısında karşılığını buluyor örneğin.
1960’larda bir tarafta Halit Refiğ ve Metin Erksan’ın yer aldığı “Ulusal Sinema” taraftarları, diğer tarafta ise aralarında Onat Kutlar’ın yer aldığı Sinematek çevresinin olduğu iki kutup arasında hayli ağır sözlere varan tartışmalar olmuştu. Refiğ, Kutlar ve arkadaşlarının Batı sinema anlayışını ve bakış açısını Türk sinemasına empoze etmeye çalışmakla, halka uzak olmakla suçlarken; Kutlar ve arkadaşları ise onları “halk sineması” maskesi altında popüler, gerici bir sinema üretmekle eleştiriyordu. Refiğ’in “Ulusal Sinema Kavgası” isimli kitapta toplanan yazılarına zamanında verilen karşı cevaplar da işte Kutlar’ın bu derlemesinde çıkıyor karşımıza. Refiğ’in hayli sert ve kaba dili kadar ileri gitmemiş belki Kutlar ama anlaşılan zamanında bu kamplaşma o kadar uç noktalara gitmiş ki Onat Kutlar’ın 1968 tarihli bir yazısında da, “Sömürücü, uyutucu ve kapkaççı Yeşilçam düzeninin kapı köpekliğini bu iki satılmış ve hasta soytarı yapmaya başlamıştır” (Refiğ ve Erksan’ı kastediyor) gibi ifadeler de yer bulabilmiş.
1960 ve 70’lerin hayli politize Türkiyesi’nin ipuçlarını taşıyan, devrimci bir sinemayı yaratmanın peşine düşen Kutlar’ın yazıları ve düşüncelerinde sinemamız için dile getirilenlerin önemli bir kısmı bugün de günümüze göre güncellenerek ve boyut değiştirerek de olsa geçerliliklerini koruyorlar. Festivalleri sorunları açısından ele alan, toplumcu bir sanat yapabilme ve bunu seyirci ile buluşturabilme sorunu üzerine okuyucuyu da düşünmeye davet eden ve kaba bir popülizme de elitizme de uzak duran filmler yaratmanın yollarını arayan Kutlar’ın “Hakkâri’de Bir Mevsim” filminin senaryosunu yazarken aldığı notlar da -sinemamızda çok eksik olan- arşiv kültürü açısından ayrı bir değer taşıyor. Yeşilçam’ın hem önünü kesen hem de onun tarafından düzeysiz hikâyeler anlatmanın mazereti olarak kullanılan sansür mekanizması ile ilgili de dikkate değer ve sansürün tarihi açısından da önem taşıyan ciddi sayıda yazının da yer bulduğu kitap başta sinemaseverlerinki olmak üzere okuyucuların ilgisini hak eden bir yapıt.
(Not: “Polonya ve Doğu Avrupa Sineması Üstüne…” başlıklı yazıda Andrzej Wajda yerine bir başka Polonyalı sinemacı olan Andrzej Munk’un adı yazılmış (Sf. 46). Herhalde metnin Yeni Ortam’da yayımlanan orijinal halinde de bu hata vardı ama yazı kitaba alınırken bu hata bir dip not ile düzeltilmeliydi editör tarafından)