State and Main – David Mamet (2000)

“Papyon takan birine güven olmaz. Kravat aşağıya bakar ve cinsel organları işaret eder. Kulaklarını işaret eden bir şeyi takana neden güvenesin ki?”

Küçük bir kasabaya gelen bir film ekibi ile kasabalılar arasındaki ilişkilerin hikâyesi.

David Mamet’ın yazdığı ve yönettiği bir ABD yapımı. Senaryoları ile bugüne kadar Oscar’a iki kez aday gösterilen Mamet’ın bu komedisi çekiciliğini temel olarak onun kaleminden çıkan senaryodan ve zengin kadrosundan alıyor. Filmin aldığı ve aday gösterildiği ödüllerin de senaryo ve pek çoğuna tüm kadrosu ile aday gösterildiği oyunculuk dallarında olmasının da kanıtladığı bu durum, filmi rahatlıkla seyredilebilir ve eğlenceli kılıyor. Mamet’ın sinema dünyasındaki birikimini yansıttığı film onun bu içeriden bakışının da katkısı ile ilgiyi hak ediyor. Senaryonun ana espri kaynaklarından ve yan hikâyelerin önemlilerinden biri olan, genç kızlara (film böyle ifade etse de aslında çocuk yaştakilere) düşkün aktör karakterini herhangi bir hassasiyet göstermeden ve sadece bir komedi unsuru olarak kullanan filmin bu açıdan -belki bir Hollywood gerçeğini işaret ediyor ama- ise eleştirilmesi gerekiyor.

Renkleri, yazı karakterleri ve tarzı ile 1960’lı yılların filmlerini hatırlatan bir açılış jeneriği ile başlıyor film. Bu jeneriğe de eşlik eden ve Theodore Shapiro’nun hazırladığı müziklerin de desteklediği bu hava klasik Holywood komedilerinden ve onların bolca konuşmalı olanlarından birine hazırlıyor bizi doğru bir şekilde. Daha önce hiçbir filme mekan olamayan ve kendi halinde küçük bir kasabanın, burada ücret ödemeden çekim yapabileceklerini düşünen ve çektikleri filmin adına uygun eski bir değirmeni olduğu için burasını seçen film ekibi ile ilişkilerini anlatan filmin eğlenceli bir çalışma olduğunu ve başta yarattığı beklentiyi karşılayan keyifli bir komedi olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla. Hikâye ilerledikçe kasabalılarda meydana gelen değişim ve film ekibinden beklentileri, film ekibinin kendi içindeki problemler ve çatışmalar ve yaşanan çeşitli aksaklıklar (kasabayı tanıtan broşürlerde yer alan değirmenin aslında yıllar önce yanmış olması gibi) 105 dakika boyunca keyifli bir eğlencelik sunuyor bize. Bunu yaparken de Mamet’ın senaryosu sinema sektörü ile sık sık dalga geçmekten de geri kalmıyor. Kendini beğenmiş yıldızlar, filmin ruhunu kaybedecek olmasını hiç umursamadan senaryoyu eldeki gerçeklere göre değiştirmekten kaçınmayan film ekibi veya “tüm dünyanın göğüslerini ezbere çizebileceği” kadın yıldızın göğüslerinin görüneceği bir sahnede oynamama kaprisi gibi unsurlarla Mamet kendisinin de parçası olduğu dünyayı alay konusu yapıyor ve anlaşılan bundan da büyük bir keyif alıyor. Bunun yanında tüm o eleştirilerine rağmen, yönetmenin o dünyanın tarafında durduğunu ve sinemanın büyüsünü göstermekten kaçınmadığını da söylemek gerekiyor.

Muppet Show’daki locadaki iki yaşlı adamı hatırlatan iki karakteri bu şovdakine benzer biçimde kullanan Mamet’ın, sinemanın aynı zamanda bir yalan söyleme sanatı olduğunu hatırlatır bir şekilde kimi karakterlerine (başta yönetmen olmak üzere) sık sık yalan söylettiği film esprisini çoğunlukla söze dayalı esprilerden ve karakterlerinin tepkilerinden alıyor. Hayli zengin oyuncu kadrosu içinde özellikle senarist rolündeki Philip Seymour Hoffman’ın öne çıktığı filmde tüm kadro rollerinin hakkını tam anlamı ile veriyorlar ve karakterlerini komedinin önemli bir parçası haline getirmeyi başarıyorlar. Mamet’ın senaryosu her bir oyuncuya parlak replikler sunarken, onlar da bu replikleri eğlenceli bir şekilde dile getirmişler.

Senarist karakterini (ve film ekibi dışına çıkarsak, onun âşık olduğu kadını da) tüm o yalanlar, kaprisler ve üçkağıtlar ortasında hem olumlu hem de aydın bir kişi olarak çizen senaryonun bu adamın hikâyenin finalinde bulunan çözümden rahatsız olmayıp, kendi vicdanını rahatlatan bir çözümle yetinmesini eleştirmemesi ilginç açıkçası. Bundan daha olumsuz olanı ise, daha önce de on dört yaşındaki çocuklarla ilişkisi olan aktörün, yaşı belirtilmese de yasal bir sorun yaratacak yaşta olduğu açık olan kasabalı bir kızla ilişkisinin sadece bir komedi unsuru olarak kullanılması. Üstelik senaryo bu genç kızı “ayartılan değil, ayartan” olarak konumlandırıyor ve aktörün tüm o pedofili eğilimini nerede ise bir kenara koyuyor bunu yaparken. Daha da fena olanı ise genç kızın, kapıldığı kıskançlık nedeni ile yaptıkları yüzünden olumsuz bir karakter olarak da çizilmiş olması. Aktörümüz ise hem istediğini almış hem de başı hiçbir derde girmeden bu işten sıyrılmış oluyor. Sonuçta hikâye boyunca tanığı olduğumuz üzere, sinema dünyasında yaratıcılığın sınırı yok ve her soruna mutlaka bir çözüm üretilir!

Zaman zaman eğlenceli bir tiyatro oyunundan uyarlanmış havası veren ve açıkçası tiyatroya da kolayca uyarlanabilecek olan film, Hoffman’ın yanısıra William H. Macy, Alec Baldwin, Sarah Jessica Parker, David Paymer, Rebecca Pidgeon, Julia Stiles, Clark Gregg ve bugün ikisi de hayata olmayan Charles Durning ile Michael Higgins’in de içinde olduğu başarılı kadrosu ile eğlendiren bir film ve keyifli bir zaman geçirmek isteyenlere ve özellikle de sinema dünyasının içinde olanları merak edenlere rahatlıkla tavsiye edilebilir.

(“Film Gibi Kasaba”)

(Visited 73 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir