İngiliz yazar Mark Haddon’ın hem yetişkinlere hem çocuklara yönelik ödüllü romanı. 15 yaşındaki otistik (yazar, kahramanının sendromunu asla isimlendirmese de, gencin karakteristik özellikleri buna işaret ediyor) Christoper John Francis Boone’un komşusunun öldürülen köpeğinin katilinin kim olduğunu araştırırken giriştiği dedektiflik macerası sırasında yaşadıklarını ve ailesi ile ilgili olarak keşfettiklerini anlatıyor kitap. Buradaki “keşif” kelimesi aslında kitabın kahramanından çok biz okuyucular için anlamlı bir kelime. Kendisine dokunulmasından hoşlanmayan, sarı ve kahverengi renklerinden nefret eden, yabancılardan hoşlanmayan, 7507’ye kadar asal sayıları ezbere bilen, matematik dahisi ve yaşadıkları sokağın ötesine tek başına hiç gitmemiş bir gencin kendi ağzından anlatılıyor roman ve hem biçimsel özellikleri hem de içeriği ile, aldığı ödüllerin (Whitbread, Boeke, Guardian vs.) hak edilmiş olduğunu her satırında gösteriyor okuyucusuna.
Kitabın bölüm numaraları 2, 3, 5, 7.. diye gidiyor ve matematiğe aşina olanların anlayacağı gibi asal sayıları takip ediyor. Yazarın kahramanına duyduğu saygının ve kitabı onun dünyayı algıladığı biçimde inşa etmiş olmasının örneklerinden sadece biri bu. Belki de kitabın en çarpıcı yanı, yazarın kahramanının sendromuna uzak olan “normal” insanları onu anlamaya davet etmesi değil, onlara kahramanının dünyasının zaten “normal” olduğunu göstermesi ve bunu samimi, sıcak ve sevgi dolu bir dil ile yapması. Ergenlik çağındaki bir gencin dilinden yazılan ama büyüklere de hitap eden kitap kahramanının çözdüğü matematik problemleri, dünyayı algılama biçimini bizim de anlamamızı sağlayan çizimleri ve otizmli bir bireyin hayatından bir kesiti müthiş bir gözlem ve kurgu ile bize anlatan “evden kaçma ve Londra’ya gitme” bölümü ile kesinlikle çok etkileyici bir kitap. Şu ya da bu nedenle bizden farklı olan bireyler üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri ve okuyucunun önyargılarını olumlu yönde o denli yüksek derecede değiştirme gücüne sahip ki aldığı tüm ödülleri hak ediyor kesinlikle. Kitapla ilgili olarak hem edebiyat eleştirmenlerinin hem de doktorların övgü dolu yorumları, yazarın benzersiz bir başarıyı yakaladığının bir başka kanıtı oluyor. Ve son olarak, kitabın okuyucusunu farklı düşüncelerin, algıların, inançların dünyasına davet ettiğini ve bu dünyayı ziyaret edenleri ödüllendirdiğini söylemekte yarar var. Christopher’ın Tanrı’nın varlığı (yokluğu) ile ilgili argümanlarının bir örneği olduğu bu yaklaşım, alışkanlıklarımızdan ve hayatımızı kolaylaştıran ama aslında sınırlayan önyargılardan sıyrıldığımızda keşfedeceklerimizin de yolunu açıyor.
(“The Curious Incident of the Dog in the Night-Time”)