Sztuczki – Andrzej Jakimowski (2007)

“Evet, perondayım ama tren beklemiyorum. Hiçbir yere gitmiyorum. Seni bekliyordum”

Başka bir kadın için ailesini terk eden ve hiç görmediği babasının geri dönmesi için hayatın seyrini değiştirecek küçük oyunlar oynayan altı yaşındaki bir çocuğun hikâyesi.

Polonyalı yönetmen Andrzej Jakimowski’den küçük, sıcak ve etkileyici bir film. Basit bir hikâyenin samimi ve taze bir bakışla ele alındığında nasıl etkileyici olabileceğine keyifle tanık olmamızı sağlayan film, başta ilk rolündeki çocuk oyuncu Damian Ul olmak üzere oyuncularından yansıyan gerçekçi ve samimi havası ve bir çeşit büyülü gerçekçilik olarak adlandırabileceğimiz biçim ve içeriği ile ilgiyi hak eden bir çalışma.

2009 yılında Polonya’nın Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterdiği çalışma “Sezercik” örneklerinden birine dönüşmeye hayli müsait hikâyesini incelikle ele alıyor ve bunu yaparken gülümsetmeyi (ama kesinlikle güldürmeyi amaçlamadan) ve seyircisini duygusal olarak etkilemeyi başarıyor. Çocuğun baba özlemini ve bir yandan da büyüme çabasını Damian Ul’un gerçekten çok iyi dengelediği oyunu ile getiriyor karşımıza ve onun meraklı ve sorgulayan gözleri ile dünyayı bir yandan gözlerken, diğer yandan hayatın akışını değiştirmeye çabalamasını seyirciyi kendisini onun yanında hissettirecek şekilde aktarmayı çok iyi beceriyor. Ul’a eşlik eden ve ablasını canlandıran –yine ilk rolündeki- Ewelina Walendziak, onun erkek arkadaşı rolündeki Rafal Guznizcak ve baba rolündeki Tomas Sapryk yalın oyunları ile filmin samimiyetine ciddi katkıda bulunuyorlar.

Senaryoyu da yazan yönetmen Jakimowski belki tam da bu nedenle hikâyeye çok uygun bir mizansen anlayışını bulabilmiş görünüyor. Filmin kurgusu, olayların akış şekli ve tüm sahneler takdir edilesi bir bütünsellik oluşturmuş görünüyor. Çocuğun, bir güvercin yetiştiricisine özenerek güvercinleri tek bir el hareketi ile kafeslerinden çıkıp uçmaya teşvik etmeyi denediği tüm sahneler hikâyenin akışına o kadar iyi yerleştirilmiş ki hem bu sahnelerin eğlenceli olması hem de asıl hikâyeyi akıllıca besleyen bir yan hikâyeye dönüşmesi sağlanmış kesinlikle. Benzer şekilde ablanın iş başvuruları/görüşmeleri ve erkek arkadaşının arabalar ve kadınlarla ilgili diyaloglarının olduğu sahneler de hikâyenin çok doğal bir parçası olmuşlar. Jakimowski’nin senaryosundaki müthiş zamanlama anlayışının parlak örnekleri bu başarılar aslında. Hem filmine taze bir bakış açısı getirmeyi ve alıştığımız anlatım biçimlerinden uzak durmayı hem de yapay oyunlara girişmeden eserin gerçekçi ama büyülü olmasını sağlayabilmiş kesinlikle. Senaryosundaki bu başarıyı yönetmenliğinde de gösteriyor sanatçı ve özenle kurgulanmış sahneler aracılığı ile filminin etkileyiciliğini artırıyor. Adam Bajerski’nin karakterleri çarpıcı bir biçimde takip eden kamerası ve Tomasz Gassowski’nin sadece güzel olmakla kalmayıp hikâyeye doğru noktalarda ve doğru dozda yerleştirilmesi ve sahnelerin içeriğini zarifçe desteklemesi ile dikkat çeken müziği de filmi zenginleştiren unsurların arasında.

Basit hikâyesi üzerinden kadere “küçük müdahelelerde” bulunarak onu değiştirebileceğimizi hissettiren inanç, sevgi ve umut dolu film kasabadaki hayatı ve karakterleri de ufak ama içi dolu değinmelerle sergilemeyi başaran, genellikle boş alanlarla resmettiği kasabadaki sadece insanları değil binaları da hikâyesinin parçası yapabilen ve başımızdan aşağıya sürekli boca edilen onca zengin ve büyük hayat hikayesinden sonra nefes almanızı sağlayacak bir çalışma. Evet, belki zaman zaman fazla sade görünebilir ama ilerledikçe açılan hikâyesi ile bu film küçük kahramanının küçük oyunlarına eşlik ederken yakalamanıza neden olacak kendinizi. Tam da bu nedenle ve başta finaldeki istasyon sahnesi ve su kenarındaki güneşlenme sahnesi olmak üzere yüreğinize dokunacak anları ile izlenmeyi hak ediyor aslında. Özellikle istasyondaki sahnede baba ve çocuk yan yana otururken küçük oyuncu Damian Ul’un yüzünü dikkatle seyretmeyi unutmayın. Onun umut ile endişenin çarpıştığı bakışlarına tanık olurken, tıpkı güvercinlerin kafesten uçmasını sağlamak için gösterdiğine benzer bir kararlı çabanın izini göreceksiniz. Ve üstelik bunu babaya çaktırmadan yapan bir çocuğun sevimli ve iç burkan bir çabası bu.

(“Tricks” – “Küçük Oyunlar”)

(Visited 101 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir