“Kimse kaplumbağalarla ilgilenmiyor; bakıcı, sen ve ben hariç”
Hayvanat bahçesinin akvaryumundaki deniz kaplumbağalarını özgürlüğüne kavuşturmak isteyen iki insanın hikâyesi.
Senaryosunu ünlü İngiliz oyun yazarı Harold Pinter’ın Russel Hoban’ın bir romanından uyarladığı film iki yetişkin insanın ortak amaçlarının peşinde koşarken bir yandan da kendilerini sorgulamalarını ve kendi bireysel mutluluklarını keşfetmelerini anlatan bir çalışma. Pinter’ın imzası onun senaryosunu yazdığı ve sinema tarihinde iz birakan kimi filmler seviyesinde bir beklenti yaratmamalı. Burada daha alçak gönüllü, daha “sıradan” karakterlere yer veren ve sorgulayıcı/eleştirici bir tavırdan çok anlatan bir hikâye söz konusu çünkü.
Çocuk kitapları yazan bir kadın ile kitapçıda çalışan bir adamın ortak hikâyesi bu. Orta yaşlı bu iki insanın ve özellikle erkeğin filmin başlarında genellikle karanlık resmedilen hayatları giriştikleri işten sonra aydınlanıyor ve her ikisi de öylesine gelişen bu çocukça girişimlerinden yeni ve güçlü bir hayat enerjisi elde ediyorlar sanki. Evet çocukça bir girişim bu; karakterlerin planlarını konuşurken, gerçekleştirirken ve sonrasındaki yüz ifadeleri hınzır bir oyun peşinde koşan iki sevimli çocuğunkilerden farksız. Glenda Jackson ve Ben Kingsley’in olgun ve keyifli performanslarının sürüklediği filmde yan karakterler de genellikle iyi işlenmiş ve bir şekilde her birinin küçük hikâyeleri yerini almış filmde. Müziğinin de desteği ile tedirgin bir havada ve sanki derin bir psikolojik dram anlatır bir havada başlayan film yavaş yavaş iyimserliği öne çıkaran, sevgiyi bulmayı ve bunu bir amaç için ortak bir mücadele içindeyken başarmayı öne çıkaran bir yolda ilerliyor daha sonra. Burada takdir edilmesi gereken özel bir durum da hikâyenin iki baş kahramanının aşkı birbirlerinde bulmak gibi kolaycı bir yola sapmadan yapması bunu.
Küçük komedi anları ile, keyifli oyunculukları ile, kaplumbağaların denize bırakıldığı kısa ama etkileyici sahnesi ile ilgiye değer bir film. Tüm baş ve yan karakterlerin işte bu kaplumbağalar gibi kendilerini denize salıp özgür kalacak birilerini beklediği bu filmde kimileri başaramaz ve küçük akvaryumlarında kalırken, kimileri özgürlüğün özlemi ile yok olurken kimileri de sevginin gücü ile elini uzatıyor veya uzatılan eli tutuyor. Bir parça televizyon filmi havası taşısa da vurgulamayan basit anlatımı ile küçük ve seyre değer bir film.
(“Kaplumbağa Güncesi”)