2011 Festival Notları 1

Il Grido – Michelangelo Antonioni : Bir büyük ustadan bir klasik. Festival için filmi seçenin Zeki Demirkubuz olması filmi seyrettikten sonra daha da anlam kazandı. Bir “üçüncü sayfa” hikâyesi bu ve kahramanın bir yere varmayıp başladığı yerde biten yolculuğuna finaldeki çarpıcı sahnelerle bir sosyal boyut ta katmış Antonioni. Siyah beyazın estetiği, klasik tarzda başarılı oyunculuklar, bir hikâyenin varlığı ve çıkışsızlığın çarpıcı anlatımı ile sinema tarihinin görülmesi gerekli eserlerinden biri.
(“The Cry” – “Çığlık”)

Little Rock – Mike Ott : Amerikan bağımsız sinemasından bir örnek. Bir iletişimsizlik ve kaybolma hikâyesi. Benzerlerinden farklı yanı kaybolanların kendilerini Little Rock kasabasında bulan iki Japon genç olması. Hafifliğin arkasında kendini hissettiren bir karamsarlık, aynı dili konuşamıyor olmanın hem mecazi hem gerçek anlamı ve tesadüflerin hayatımızı nasıl kökten değiştirebildiği üzerine bir küçük film. Küçük kasabaların boşluğunu, yapacak bir şey olmamasını, aylak geçen günleri çarpıcı olmasa da hafif melankolik ve hoş bir tarzda anlatıyor.

Morgen – Marian Crisan : İlk uzun metrajlı filmini çeken Crisan’dan göçmenler, mülteciler ve temel olarak sınırlar üzerine bir çalışma. Durağan anlatımı etkisini azaltsa da yerinde bir kara mizahla sıradan insanları ve onların takılıp kalmışlığını aktarmayı başarıyor. Baştaki Romanya-Macaristan sınırında geçen küçük bölüm sınırların anlamsızlığını sıkı bir bürokrasi taşlaması ile anlatıyor ve film yoksulların savrulmuşluğunu gözler önüne seriyor. Türk oyuncunun film boyunca tekrarladığı sınırlı replikleri bu aşırı tekrarlama sonucu –Türkçe bilenler için- rahatsız edici olabilir ama öte yandan dilin sınırlayıcılığına da vurgu özelliği taşıyor. Beklenen “o yarın” gelmeyecek.
(“Yarın”)