The Black Dahlia – Brian de Palma (2006)

“Hayatta çok şey kaybettim ama para için bir dövüşü asla!”

Öldürülen bir sinema oyuncusunun katilinin peşine düşen iki polisin hikâyesi.

James Ellroy’un romanından uyarlanan film kameranın arkasındaki usta isim Brian de Palma’ya rağmen çoğunlukla vasat bir düzeyde gezinen ol(a)mamış bir çalışma. İkinci Dünya Savaşı sonrası 40’lı yıllarda Los Angeles’ta geçen hikâye diğer Ellroy uyarlamalarında olduğu gibi kara film havası taşıyan ve iyi ve kötü polisleri, “femme fatale” havasındaki kadınları, sapkın karakterleri ve her yana yayılmış yozlaşma örnekleri ile bir potansiyel taşıyor ama gerek hikâyenin akışı, gerek oyunculuklar ve gerekse yönetim filme bu potansiyelin çok azını taşıyabilmiş görünüyor.

Scarlett Johansson, Josh Harnett, Aaron Eckhart ve Hillary Swank gibi genç neslin yıldızları var kadroda ama bu isimlerden tek ayakta kalabilen Swank oluyor ve o da sadece idare ediyor. Johansson ve Eckhart açık bir ifade ile oldukça kötü bir performans veriyorlar ve inandırıcılığın epeyce uzağına düşüyorlar. Hanett’ın canlandırdığı karakterin zaman zaman anlatıcı rolü üstlendiği film bu araya giren açıklayıcı cümlelerin pek de “iz bırakacak” ifadeler olmaması nedeni ile nerede ise “gösteremeyince anlatalım” tarzı bir yaklaşımın örneği oluyor. Tasarımı oldukça şık bir film bu ama bu tercih örneğin yine bir Ellroy uyarlaması olan “L.A. Confidential” filmindeki şıklığın aksine vasatlığın üzerini örtmeye çalışan bir gereksiz örtüye dönüşmüş.

Herkesin bir sırrı olunca ve bu sırlar, itiraflar, yalanlar peş peşe ortaya dökülünce bir ara nefes alamadığınızı hissetmeniz bile mümkün film boyunca. O kadar ki biraz daha ileri gidilip ve kötü oyunculukları da bir parça abartarak bir kara film parodisi yapılabilirmiş diye düşünmemek mümkün değil. Brian de Palma’nın elinin değdiği belli olan ve filmin genelinden hayli yüksek seviyelerde seyreden boks maçı ve yüksekten düşme sahneleri gibi kısıtlı seyre değer örnekleri bir kenara bırakırsanız “masa üzerinde aşk” gibi oldukça yapay görünen kimi sahneleri de barındıran film bir usta tarafından çekilmiş ama ustanın kendisini gizlediği bir film gibi duruyor çoğunlukla. Tüm bu olumsuzluklara rağmen filmin hayli başarılı bir görüntü yönetimi var ve renk ve ışık seçimleri belki filme uymayan o şıklığa da katkıda bulunuyorlar ama bundan bağımsız olarak Vilmos Zsigmond kendi başına takdir edilmesi gereken bir çalışma çıkarmış.

(“Cehennem Çiçeği”)

(Visited 64 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir