The Defiant Ones – Stanley Kramer (1958)

“Bana teşekkür etme. Sonra benim de sana teşekkür etmem gerekir ”

Birbirlerine zincirli bir durumda hapishane aracından kaçan biri beyaz diğeri siyah iki adamın hikâyesi.

Hollywood’un liberal eğilimli ve yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği filmlerde sosyal konulara dokunması ile bilinen Stanley Kramer’den bu kez ırk ayrımını gündemine alan bir film. Bu filmden dokuz yıl sonra çekeceği “Guess Who’s Coming to Dinner” filminde olduğu gibi yine Sidney Poitier’ın rol aldığı bir hikâye ile siyahlara karşı ırkçı yaklaşımların ele alındığı çalışmanın senaristlerinden biri McCarthy soruşturmaları döneminde Hollywood’da kara listeye alınanlardan biri olan Nedrick Young. Amerikan tarihinin o kara (veya bir başka deyişle her zamankinden daha kara) döneminde Hollywood içinde onurlu davrananlardan biri idi Stanley Kramer ve mesaj kaygısını bir parça fazla açık eden bu filminde diğer öne çıkan filmlerinde olduğu gibi hikâyesini başarılı bir profesyonellik içinde anlatmayı başarıyor ve sinema dilinde özel bir yaratıcılık olmasa da vicdanlara seslenmeyi başarıyor.

Siyahların ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesinin hâlâ kalıcı olarak izlerini sürdüğü bir dönemde eşitlik mesajları ile dolu bir filmi çekmek öncelikle ve elbette takdire değer bir çaba. Tony Curtis’in sinema kariyerindeki en iyi oyunlarından birini verdiği filmde Sidney Poitier onun da önüne geçiyor ve asıl yıldızı oluyor filmin. Her iki oyuncunun da tüm yüreklerini ortaya koyduğu açık olan film tümü ile sembolik bir anlatımın üzerine kurulu aslında. Kurtulamadıkları zincirler ile birbirlerine bağlı iki farklı ırktan insanın bu zorunlu beraberliğinin taşıdığı mesaj çok açık şüphesiz. Birbirlerinden hoşlanmasalar da karşısındakine zarar verme şansı olmayan ve sonsuz bir uyum içinde hareket etmesi gereken insanlar karşımızdaki. Beraberlikleri boyunca başka koşullar altında asla düşünmeyecekleri bir şeyi başarıyorlar ve ön yargılarından sıyrılıp birbirlerini tanıyıp sevmesini öğreniyorlar. Senaryo seyirciye de aynısını öneriyor ve farklılıklarımızın değil uyumumuzun öne çıkması gerektiğini söylüyor. Tüm bu mesajlar belki fazla derin değil veya mesajların verilmesi için oluşturulan hikâyenin bir parça fazla “saf ve liberal Amerikalı” yaklaşımı içerdiği söylenebilir ama ne fark eder? Sonuçta o dönem Amerikan sinemasında çok az rastlanan bir tavıra sahip olan bir film karşımızdaki.

Filmin/senaryonun kayda değer yanlarından biri de karakterlerini yoksul ve alt sınıflardan seçmiş olması. Bu tercihin sınıfsal bir duyarlılık içeren bir yaklaşımın sonucu olduğu kuşkulu belki ama yine de dayanışmanın güzelliğini anlatmaya soyunan bir filmde karakterler için yapılan bu tercih filme ayrı bir keyif katıyor. Ardı ardına üç yıl Oscar’a aday olan ve ilk adaylığında bu film ile ödülü kazanan Sam Leavitt’in başarılı siyah-beyaz görüntülerinin estetiğinin ve şerif rolündeki Theodore Bikel’in sağlam oyununun da çok şey kattığı filmde şerif karakteri için de bir parantez açmak gerek. Senaryo bu karaktere oldukça idealist bir açıdan yaklaşıyor ve onun hümanizmini, duyarlılığını ve genel olarak olan bitene karşı takındığı tavrı bir model olarak sunuyor seyredene. Amerikan sinemasındaki ve genel olarak toplumundaki liberal bakışın sahip olduğu dönüşümü hümanizmin sağlayabileceği veya temel olarak sistemde değil onun aktörlerinde sorun olduğu yaklaşımının bir uzantısı bu karakter ama ülkede alttan alta hâlâ devam eden ayrımcılığın en azından yasal olarak ortadan kaldırılmasının baş aktörlerinin bu “iyi niyetli pasif insanlar” olmadığı açık.

Curtis ve Poitier’in birbirlerini ilk kez tanımaya çalıştıkları tek çekimlik sahnede karşılıklı döktürdükleri, her iki oyuncunun da örneğin saklandıkları temel çukurundan kaçmaya çalıştıkları sahnede olduğu gibi başarılı oyunculuklar sergilediği film bir kaçış hikâyesi anlatır gibi olsa da bunu aksiyona değil iki farklı insanı anlatmaya ve onları analiz etmeye soyunarak yapması ile de takdiri hak ediyor. Liberal, profesyonel ve sağlam bir klasik.

(“Kader Bağlayınca”)

(Visited 145 times, 3 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir