Hintli tarihçi, yazar ve gazeteci Vijay Prashad’ın 2020 tarihli kitabı. Marksist bir dünya görüşüne sahip olan Prashad; emperyalizmin, özellikle de ABD emperyalizminin sonuçlarını dünyanın dört bir yanında işlediği suçlar üzerinden anlattığı bu kitabında ulusal kurtuluş / bağımsızlık mücadelelerininin de kısa bir tarihini aktarıyor okuyucuya. Eserin hacmi, derin ve geniş bir emperyalizm incelemesine imkân verecek büyüklükte değil; bu bakımdan kitabı bir giriş metni ve hatırlattıkları ile önemli bir özet olarak görmek gerekiyor. Prashad’ın kendi ideolojik inancı üzerinden oluşturduğu bakışla yazılmış olması, sadece emperyalizmin kendisini değil, ona bilinçli / bilinçsiz hizmet eden liberal anlayışı da sert eleştirisinin kapsamına alması, meselesini derli toplu bir şekilde ele alması ve dünya üzerinde olan biten pek çok politik gelişmenin arkasında yatanın kendisini dünyanın hâkimi, süper gücü olarak gören Batı’nın ikiyüzlü varlığı olduğunu net bir şekilde sergilemesi ile önemli bir yapıt.
Prashad temel olarak ABD’ye yöneltse de oklarını Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, Batı’nın daha eski emperyalizmini de ele almış kitabında ve seçtiği örnekler başta Latin Amerika olmak üzere, farklı coğrafyaları getirirken karşımıza, on dokuzuncu yüzyıldan kitabını tamamladığı 2020’ye kadar geniş bir tarih aralığını da kapsamına almış. 2005’ten 2015’e kadar Hindistan Komünist Partisi’nin genel sekreterliğini yapan Prakash Karat’a “Emperyalizme dair berrak bakışıyla bana kılavuzluk eden Prakash Karat için” sözleri ile ithaf edilen kitabın önsözünü, 2006 – 2009 arasında Bolivya Devlet Başkanı olan ve Prashad’ın ABD emperyalizminin kurbanlarından biri olarak gördüğü Evo Morales yazmış. Morales, “Prashad, kendi yazgılarını belirlemeye kalkışan ülkelere emperyalizmin müdahale etmesinin altında yatan sinsi çıkarları kavramanın, kolay anlaşılır ve kapsamlı bir yöntemini sunmak için varını yoğunu koymuş ortaya” ifadesi ile bir bakıma kitabın kapsamının da özetini yapmış. Morales’in, yazısını “… ve günü geldiğinde kitlelerin kazanacağına da” sözü ile bitirmesi önemli; çünkü Prashad’ın eseri boyunca anlattıkları ve hatırlattıkları halkların emperyalizme direnmesinin önemi yanında, güçlüğünü de söylüyor okuyucuya.
ABD’yi “dünyayı yöneten bir kötücül güç” olarak tanımlayan ve çoğu aşırı sağda olan komplo teorisyenlerinin yazdığı kitaplar da yazıldı ve yazılıyor, kimi hayli popüler olan. Bu tür kitapların iki temel kusuru ve olumsuz etkisi var: Birincisi, gerçeklerin sahteliklerle iç içe geçirilmesi yüzünden doğruların önemini ve inandırıcılığını yitirmesi; ikincisi ise bu kitapların ABD’yi “yenilmesi imkânsız bir şeytanî güç olarak resmederek” okuyucusunu durumu kabullenmeye ve pasif bir konuma yerleştirmesi. Prashad’ın bu kitabı ve benzerleri işte tam da bu yüzden ayrıca önem taşıyor; çünkü dürüst bir metin karşımıza çıkartıyor bu kitaplar ve tümünü desteklemeseniz ve ikna olmasanız bile, dile getirilenlerin en azından tartışmaya değer olduğunu biliyorsunuz. Pink Floyd’un kurucularından Roger Waters’ın “Washington Kurşunları” kitabı ile ilgili olarak söyledikleri de bunu doğruluyor: “Vijay Prashad gerçeği anlatmayı sevimli ve cana yakın kılıyor; becermesi kolay bir şey değil bu ama o bunu hiç zorlanmadan başarıyor”.
Martinikli şair ve politikacı Aimé Césaire’in 1955 tarihli ve bizde “Sömürgecilik Üzerine Söylev” adı ile yayımlanan kitabından bir alıntı ile başlamış eserine Prashad: “… şu sıralar Batı Avrupa’nın barbarlığı inanılmaz yüksek bir seviyeye erişmiştir ve onu tek aşan, hatta fazlasıyla aşan, ABD’nin barbarlığıdır”. İşte bu alıntıya uygun olarak, yazar önce Batı Avrupa ülkelerinin emperyalizminin örneklerini veriyor, sonra da ABD’nin emperyalizmin asıl gücü rolünü üstlenmesi ile yaşanan örnekleri anlatıyor okuyucuya. Bu güç ve rol değişimini de tarihsel süreçleri ve nedenleri ile birlikte, kısa ama yeterli bir biçimde ele alıyor Prashad.
Kitabın adındaki kurşunları Afrika ve Latin Amerika’da halk liderlerinin uğradığı suikastlerde sıkılan kurşunlardan esinlenerek koymuş yazar: “Bir suikastçi kurşununun bedeli nedir? Şunun şurasında birkaç dolar… Ateşlenen her kurşun bir devrimi yere serdi ve şu anki barbarlığımızı doğurdu. Bu kitap, kurşunlara dair”. Vijay Prashad başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin sıktığı kurşunların ve onların hedefi olan liderlerin, hareketlerin ve devrimlerin öykülerini anlatıyor kitabında bize. Bu öyküler bir emperyalizm tarihi okumamızı sağlarken, “Doğu – Batı çatışmasının“ “Batı-Güney çatışmasına” dönüştüğü saptamasını yapıyor yazar ve bunun nedenlerini açıklıyor diğer pek çok yorumunun yanında. Bunlardan biri, Milletler Cemiyeti (1920 – 1946) ve onun yerini alan Birleşmiş Milletler (1946) gibi organizasyonların (IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü vs.) eninde sonunda emperyalizme ve büyük devletlerin amaçlarına hizmet etmekten öteye geçemediği gerçeği ki insanlığın, en azından kağıt üzerinde, bir umutla yarattığı bu kurumların işlevsizliğini farklı örnekler üzerinden okumamızı sağlıyor yazar. Kitapta en çok yer verilen ise ABD’nin doğrudan içinde olduğu ya da gerçekleşmesine imkân verdiği (CIA’den Richard Bissell’e göre, “ABD’nin arka planda kalması ve mümkün olduğu yerde desteğini eğitim, tavsiye ve malzeme ile sınırlandırması önemlidir; bu şekilde… ABD gereksiz yere, müdahale ve sömürgecilik suçlamalarına maruz kalmaz”) darbeler olmuş. Darbelerle ilgili önemli bir saptaması da yazarın, klasik askerî darbelerin yerlerini artık sıklıkla “hibrit darbelere” bıraktığı ve “STK darbesi” gibi yeni kavramların uygulamaya alındığı ABD tarafından.
Kitabın “Rejim Değişikliği İçin El Kitabı” başlıklı bölümünde ağırlıklı olarak, Guatemala’da 1951’de ülkedeki ilk genel seçimle iş başına gelen Jacobo Arbenz Guzmán’a karşı 1954’te CIA’in düzenlediği darbe üzerinden bir askerî müdahalenin yolunun nasıl açıldığını gösteriyor Prashad. “Kamuoyu lobiciliği yap”, “Sahaya doğru adamı sür”, “Generallerin hazır olduğundan emin ol”, “Ekonomiye çığlık attır”, “Diplomatik tecrit oluştur”, “Kitlesel protestolar düzenle”, “Yeşil ışık yak”, “Bir suikast incelemesi”, “İnkâr et” başlıkları altında bu el kitabının nasıl kullanıldığını anlatıyor kitap. Guatemala’nın yanında; Şili, Endonezya, Guyana, Dominik, Kongo, İran vb. ülkelerde gerçekleşen darbelere CIA’in nasıl dahil olduğunu da yine bu başlıklar altında okuma fırsatı buluyoruz. Türkiye’deki 1980 darbesi de temel olarak “devrimci dalganın yayılmasına karşı” düzenlendiği hatırlatılarak yerini almış ilgili bölümlerde.
Prashad’ın kitabı, örneğin Rusya – Ukrayna savaşı gibi olaylara tipik bir Batılı liberal görüşün tuzaklarına düşmeden bakılması gerektiğini göstermesi ile de önem taşıyor. Benzer şekilde, İsrail’in aylardır Gazze’de sürdürdüğü ve soykırım boyutuna varan katliamın arkasında yine ABD emperyalizminin yattığını da hatırlatıyor Prashad: “İsrail’in Filistin halkına karşı tutumunu açıklamanın tek yolu, ABD’nin bütün gücünü BM aracılığıyla İsraillilerin lehine seferber ettiğini kabul etmektir”. Kitap Batı’nın yaptıklarına odaklandığından ve temel teması Batı emperyalizmi olduğundan, Çin ve Rusya ile ilgili herhangi bir eleştirel ifade çıkmamış Prashad’ın kaleminden; bu kesinlikle anlaşılabilir bir durum ama demokrasi, özgürlükler gibi konularda sıkıntılı olan bu ve benzeri ülkelerin herhangi bir olumsuz ifade ile hiç yana yana getirilmemesi ve sadece ABD emperyalizmi karşısında bir denge unsuru olarak konumlandırılmaları tartışmaya açık elbette. Örneğin Brezilya’da Dilma Rousseff ve Lula da Silva’ya karşı ABD’nin desteği ile Brezilyalı oligarşik güçlerin adalet sistemi üzerinden yaptığı darbe şiddetli ve kesinlikle haklı bir eleştirinin konusu yapılırken, Bolivya’da Morales’in 4. kez başkan seçilmek için anayasa değişikliği hazırlığına girişmesi (halk nezdindeki desteği ne olursa olsun) en azından bir sitem konusu bile olmamış.
İçerdiği ve tümü gerçek olan zalimlik, adaletsizlik ve sömürü hikâyelerine rağmen Prashad’ın kitabı aynı zamanda umut da veriyor okuyucuya tüm o direnenlerin öyküleri ile. 1983 ve 1987 arasında Burkina Faso’nun devlet başkanı olan ve Fransa’nın en azından bilgisi dahilinde olan suikastle öldürülen Marksist Thomas Sankara’dan yaptığı alıntı ile o direnen onurlu insanların çılgınlığına ihtiyacımız olduğunu söylüyor Prashad ve dünün çılgınlarının bugünkü kazanımları sağladığını ve bizim de o çılgınlıklarla geleceğimizi yaratmamız gerektiğini söylüyor.
Kitabı çekici kılan yanlarından biri oldukça açık bir dil ile ve konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmayanların bile rahatlıkla okuyabileceği bir şekilde yazılmış olması. Kuşkusuz bu kitabı, belki de bir başlangıç noktası olarak alıp, konu üzerinde eski veya yeni başka yapıtları (Lenin’in 1917 tarihli “Emperyalizm – Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”nı anmalı elbette öncelikle) okuyarak devam etmek meraklısının yapması gereken ki Prashad’ın eseri bunun için gerekli merak ve heyecan duygusunu fazlası ile yaratan, güçlü bir eser.
(“Washington Bullets”)