The Great Train Robbery – Michael Crichton (1979)

“Aklını yitirmiş olmalısın. Hareket halindeki bir treni soymak imkânsız”

Viktorya dönemi İngiltere’sinde hareket halindeki bir trendeki altınları çalmak için plan yapan zeki bir hırsız ve arkadaşlarının hikâyesi.

Popüler macera ve aksiyon romanları ve bu romanlardan kimini kendisinin sinemaya uyarladığı filmler ile tanınan Michael Crichton’dan sürükleyici ama türünün klasikleri arasına girecek kaliteye de erişemeyen bir çalışma. Crichton’ın romanları bana hep ileride sinemaya uyarlanacağı ön kabulü ile yazılmış ve bu anlamda senaristin işini hayli kolaylaştıran edebiyat eserleri gibi görünmüştür. Romanı okuduktan sonra filmin sinopsisi adeta kendiliğinden ortaya çıkar diye düşünmüşümdür hep. Kendisinin yönettiği bu filmde de Crichton 1855 yılında yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkarak ve elbette popülerlik adına gerçek hikâyeden epeyce saparak popüler sinemanın kalıplarına uygun bir eser çıkarmış ortaya.

İlk üçte ikilik bölümünü soygun için gerekli dört anahtarın kopyasını üretme çabasını anlaratak geçiren film bu bölümde herhangi bir sürpriz veya gerçek heyecan sahnesi içermiyor aslında. Mizahı bir parça yüzeysel, aksiyonu zayıf ve oyuncululuklar da idare eder bir düzeyde bu uzun bölümde. Film enerjisini son yarım saatindeki asıl soygun bölümüne saklamış gibi görünüyor ve çok üst bir düzeyde olmasa da bu bölüm kendisini ilgi ile seyrettirmeyi başarıyor. Finaldeki vasat ve mantık dışı “kaçış” bölümü filme darbe vursa da film verebileceğinden fazlasını zaten vaat etmeyen hali ile kendisini kurtarıyor sonuç olarak. Çetenin lideri Pierce rolündeki Sean Connery ve baş yardımcısı Agar rolündeki Donald Sutherland ne gerekiyorsa onu ve sadece onu yapar halleri ile filme çok da asılmış görünmüyorlar açıkçası. Lesley-Anne Down’un canlandırdığı karakter ise adeta hikâyeye zorla yedirilmiş gibi görünüyor ve onun bulunduğu sahneler ne amaçladığı mizaha ne de erotizme sahip olabiliyor. Connery’nin anahtarları kopyalayabilmek için yanaştığı ailenin bahçesinde onunla iki kadın arasında geçen erotik imalarla dolu sohbet ise ergenlik çağına yeni girmiş erkeklerin filmine uygun kabalığı ile şaşırtıyor açıkçası. Jerry Goldsmith’in standart ama uygun müziği ve son filmlerinden birinde Geoffrey Unsworth’un başarılı görüntüleri de filmin seyir zevkine katkıda bulunuyor. Viktorya dönemini karşımıza getiren başarılı set tasarımına da dikkat edilmeli.

Kimi vasat ve yüzeysel yanlarına rağmen, beklentiler düşük tutularak seyredilirse özellikle son bölümü ile keyif verebilecek olan bu filmin bir Michael Crichton romanından ve onun tarafından çekilmiş olduğu unutulmamalı. Crichton ne vaat edebilirse bir sinemasevere, işte ancak o kadarını verebilen bir film.

(“The First Great Train Robbery” – “Büyük Tren Soygunu”)

(Visited 260 times, 5 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir