Absolution – Anthony Page (1978)

“Özgürlük ahlâksızların sık sık altında yürüdüğü bir pankarttır”

Bir katolik okulunda gözdesi olduğu rahip öğretmenine kızan bir öğrencinin günah çıkarmanın gizliliği üzerinden başlattığı bir şakanın neden olduğu trajik olayların hikâyesi.

Anthony Shaffer’ın kendisine ait ve sahnelenmemiş bir tiyatro oyunundan sinemaya uyarladığı ve Anthony Page’in yönettiği İngiliz yapımı bir gerilim filmi. Öğretmeninin gözdesi olan yakışıklı ve parlak bir öğrenci ve hem ona hem öğretmenine gösterdiği ilginin karşılığını alamayan, bir bacağı sakat bir öğrencinin ve Richard Burton’ın oynadığı öğretmen/pederin merkezinde olduğu hikâyesi inandırıcılığında bir parça aksıyor olsa da sürprizli sonu ile ilgi çeken, iki genç oyuncusunun performanslarının öne çıktığı ve Shaffer’ın metninden iyi bir destek alan bir film bu. Ne var ki gerilimi yeterince güçlü değil ve Burton karakterini yeterince güçlü bir oyun ile canlandırmıyor her zaman, ve bu iki problemi filmin gücünü zayıflatıyor.

Yedi kez Oscar’a adaya olup ödülü hiç alamaması ile hatırlanan Richard Burton’ın son dönem filmleri “Nineteen Eighty-Four – 1984” hariç tutulursa pek de kayda değer çalışmalar değildi. Bu film o pek olmamış filmlerin önüne geçse de yeterince “inandırıcı bir şekilde gerilim yaratamayan” film olarak nitelenmeyi hak ediyor daha çok. Büyük yapımcı firmaların hikâyeye ilgi göstermemesi nedeni ile yapımcılardan Elliott Kastner kendisi üstlenmiş finansmanı ve Burton da ücretini hayli düşürmüş filmi çekebilmesi için. Büyük oyuncunun bu davranışından yola çıkarak inandığını söyleyebileceğimiz hikâyedeki karakterini aksamadan ama çarpıcı/etkileyici nitelemesini de çok fazla hak ettiğini söyleyemeyeceğimiz bir performans ile canlandırması filmin kaçırılmış fırsatlarından birine işaret ediyor. Günah çıkarma işleminde “günahkâr” ile peder arasında konuşulanların gizliliği ve burada söylenenlerin içeriği ne olursa olsun hiç kimse ile paylaşılmaması gerektiği konusundan yola çıkan (bu açıdan Alfred Hitchcock’un 1953 tarihli “I Confess – İtiraf Ediyorum” filminin temasını da hatırlatan) hikâyede dinlediği sırların yükü altında bocalayan ve şeytani oyunların kurbanı haline gelen peder filmin temel karakteri kuşkusuz. Burton bu karakteri gerilimin/heyecanın yüksek olduğu anlarda gereğinden fazla mimiklerle oynuyor ve yönetmen Page ve kameramanı John Coquillon’un kimi kamera açıları ve çerçevelemeleri de onun altını çizdiği duyguları bir kez daha vurgulayarak nerede ise abartı denebilecek bir sonuca götürüyor bu sahneleri. Buna rağmen Burton’u seyrediyor olmak başlı başına bir keyif aslında denebilir ve bu abartıdan uzak olduğu sahnelerde oyunculuğunu hatırlatıyor bize neyse ki.

Filmin iki genç oyuncusu Dominic Guard ve David Bradley hikâyenin oyunculuk açısından asıl güçlü yanlarının sahipleri. Her iki oyuncu da sinemaya bugün artık birer klasik olan filmlerle giriş yapmışlar. Guard’ın ilk sinema filmi Joseph Losey’in 1971 tarihli “The Go-Between – Arabulucu”; Bradley ise sinemaya Ken Loach’un 1969 yapımı “Kes – Kerkenez” filmi ile girmiş. Oyunculuk kariyerlerine böylesine iki önemli filmdeki önemli rollerle başlayan iki oyuncu burada da hikâyeyi sürüklüyorlar ve karakterlerinin sadece pederi değil biz seyirciyi de aldatan yanlarını parlak oyunculuklarla canlandırıyorlar. Hikâyenin bir takım inandırıcılık problemlerini göz ardı edebilmemizi de genellikle onların oyunları sağlıyor. Ne var ki senaryonun aksadığı iki temel yer var ki onların oyunu da yeterli olmuyor burada: Guard’ın oynadığı sevilen öğrencinin okulun yakınlarında kamp kuran adamla bu kadar çabuk yakınlık kurabilmesinin (ya da kurma ihtiyacı duymasının) mantıklı bir izahı yok filmde ve aynı gencin pederimize kendisinden hiç beklenmeyecek sertlikte bir oyun kurması da gelişmelerin yeterince ikna edici biçimde izah edebildiği bir durum değil.

Hikâyenin iki güçlü damarı var ilgi çekebilecek. Biri günah çıkarmanın pedere yüklediği ve ona bir şeytanla karşı karşıya kaldığını düşündürten yükü, diğeri ise David Bradley’in canlandırdığı ve ilgiye ve sevgiye muhtaç genç karakteri. Beklenen ama hiç görülemeyen bir sevgi, teklif edilen ama hep ret edilen bir arkadaşlık, verilen ama hiç kabul edilmeyen bir sevgi… Sürekli geri çevrilmenin ve hatta alay konusu olmanın neden olduğu trajik olaylar da şaşırtıcı sonu ile filmin ilgiyi en çok hak eden yanı oluyor. Yönetmen Page arada başvurduğu zumlar ve birkaç sahnedeki tercihleri dışında filme çok da katkıda bulunmuşa benzemiyor açıkçası. Kâbus sahnesinin ardından kameranın yüksekten çektiği Burton’ın görüntüsü, okulun uzun koridorlarındaki keşke daha çok olsaydı dedirten çekimler ve yine Burton’ın karşısındaki “şeytan”ı yok ettiği sahnede B sınıfı gerilim filmlerini çekici bir biçimde hatırlatan mizansen Page’in yönetmen olarak filmde kendisini gösterebildiği nadir anların örnekleri. Özetle, Burton’ın varlığı, sürpriz finali, iki genç oyuncusunun performansları ve yeterince güçlü olmasa da karanlığı ve gerilimi ile ilgi gösterilebilecek bir film.

(“Bağışlama”)

(Visited 85 times, 1 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir