Devrimci İslâm – R. İhsan Eliaçık

“Gezi” için, “Haziran İsyanı” için pek çok tanım yapıldı ve yapılacak. Ve muhtemelen zaman ilerledikçe, o günlerde olanlara özellikle de içinde olanlar daha objektif bakabilecekler. Yine de sanırım hiç değişmeyecek tanımlamalardan biri “kendimiz gibi olmayanı keşfettiğimiz ve tanıdığımız” bir sürecin adının olması Gezi’nin. Bir küçük parkın içinde farklılıkların coşku dolu bir kaos içinde nasıl yan yana yaşayabildiklerini görmek, bizim gibi düşünmeyenlerin “öteki” değil, sadece bizim farklı bir yanımız olduğunu keşfetmek ve ön yargılardan sıyrılabilmek (ya da en azından o yolda bir adım atabilmek) unutulmayacak yanlarıydı bu isyanın. Dillerine yerleşmiş cinsiyetçi ve homofobik küfürleri bağırırken önlerinden yürüyen kadın grupları ve LGBT’li gruplar karşısında mahcubiyet duyup söyledikleri sözleri belki de ilk kez sorgulayanlar, özerkliğe en zıt kutuplardan yaklaşan ama birbirini rahatsız etmemeyi de başaran gruplar veya “din” olgusuna en zıt bakışları taşıyanların nasıl bir arada olabileceğini gösteren ve Cuma namazı kılanların rahatsız edilmemesi için etraflarında “nöbet” bekleyen ateistler… Daha önce daha dar bir çerçevede tanınan Antikapitalist Müslümanlar grubu da işte bu son örneğin elemanlarından biriydi ve Gezi ile birlikte İhsan Eliaçık da Antikapitalist Müslümanlar gibi pek çok kişi tarafından ilk kez ismi duyulan, oysa özellikle 90’lı yıllardan beri yazdığı yazılarla Gezi’nin kimi öğelerini İslâmî referanslarla anlatmakta olan bir yazar. Onun “Devrimci islâm” kitabı ilk yazı olarak eklenen 2011 tarihli bir makale dışında 90’lı yıllarda yazdıklarından oluşturulmuş bir derleme havasında. 1990’lardan gelen yazıların bazılarındaki dipnotlar aracılığı ile Eliaçık, açık bir yüreklilikle düşüncelerindeki değişimleri de açıklıyor ve Gezi’nin tadını ve kokusunu 2013’ten önce hissettiriyor bu kişisel değişimlerde.

Eliaçık hemen tüm yazılarında iki devrime (1789 Fransız devrimi ve 1979 İran devrimi) referanslarla anlatıyor derdini ve İslâmın içindeki devrimci özü vurguluyor. Kürt sorunundan ülkenin içinde bulunduğu adaletsizliğe kadar her konuda İslâmın çözüm olduğunu söylüyor. Burada vurgulanan ne “katı laiklerin” ne de “İslâmcılar”ın anladığı İslâm. İslâm’ın “ahkâmlar”ını değil “değerler”ini öne sürüyor İhsan Eliaçık ve Kur’an’ın “adalet, emanet, ehliyet, meşveret ve maslahat” başlıkları altında grupladığı söylemlerinin gösterdiği yolu işaret ediyor. Kelime-i Şahadet’in asıl olarak “Lehü’l Mülk – Mülk Allah’ındır” demek olduğunu ama İslamcılar’ın bu kısmı hâkimi oldukları düzeni sarsacağı için göz ardı ettiklerini söyleyen Eliaçık’ın bunun gibi başka “radikal” söylemleri de var yazılarında. Kapitalizm’in bireyi yücelttiğini, Marksizm’in ise bireyi yok ettiğini söyleyen yazarın 90’larda “İslâm Devleti” olarak ifade ettiği ideal toplumun adını 2000’li yıllarda “Adalet Devleti” olarak değiştirmesi gibi fikir değişiklikleri yazıların en ilginç yerleri arasında. Ülkenin temel çelişkisini “tarihsel ve kültürel değerlerinden meşruiyet alamayan, kökü dışarıda, dayatmacı bir resmi ideoloji ile kendi mecraında akmak isteyen toplum arasındaki bitmeyen gerilim” olarak tarif eden Eliaçık’ın fikirlerindeki değişimi en çarpıcı şu dipnot ifade ediyor sanırım: “Bugün geldiğim noktada devlet, yurt, sınır, sınıf kavramlarının kökten eleştiriye tabi tutulmasından yanayım. Doğal olmayan hiçbir şey dinî de değildir. Nihai idealimiz sınırsız, sınıfsız, devletin ve paranın ortadan kalktığı, eşit ve özgür dünya (cennet) olmalıdır.” Bir başka dipnotta, daha önce “devletin resmî referans kaynağı olarak İslâm’ı esas alması” olarak ifade ettiği düşüncesini “Devletin dini adalettir. Başkaca herhangi kurumsal bir dinin isminin geçmesine gerek yoktur. İslâm zaten devletin adaleti esas alması gerektiğini söylemektedir” ile değiştiren Eliaçık’ın kitabında bir yazıyı bitiren “Değişim rüzgâr ister, ruh ister, birikim ister, dayanışma ister, el ele, omuz omuza micadele ister, sabır ister” cümleleri değiştirmek, dönüştürmek isteyen herkese hitap ediyor kuşkusuz, değişim isteği hangi yönde olursa olsun.

Sanırım kitabı okurken, tıpkı Eliaçık’ın yaptığı gibi kendi düşüncelerinizi de sorgulamaya hazır olmak gerekiyor. Aksi bir tutum, herhalde “Gezi ruhu”na da aykırı olur. Kitabın gerek yazıların gruplanmasında, gerekse yazıların biçim ve ifadeleri açısından sıkı bir editör dokunuşuna ihtiyacı olsa da önemli bir kitap bu.

(Visited 142 times, 3 visits today)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir