Filistinli – Amerikalı akademisyen, aktivist ve “entelektüel” Edward Said’in 1993’te BBC’nin “Reith Lectures” adlı radyo programında yaptığı altı konuşmanın metni ve yazara ait bir sunuş yazısından oluşan kitabın orijinal adı radyodaki konuşmaların da adı olan “Representation of the Intellectual – Entelektüelin Temsili” ve “Sürgün, Marjinal, Yabancı” alt başlığı ile bizde “Entelektüel” adı ile yayınlanan eser için çok daha doğru bir tercih. Kitap entelektüelin tanımına odaklanıyor elbette, ama bunu onun temsil ettikleri (etmesi gerekenleri) üzerinden yapıyor çünkü. “Entelektüelin Temsil Ettikleri”, Milletlere ve Geleneklere Pes Etmemek”, Entelektüel Sürgün: Göçmenler ve Marjinaller”, “Profesyoneller ve Amatörler”, “İktidara Hakikati Söylemek” ve “Tanrılar Hep İflas Eder” başlıklı altı farklı konuşma var kitapta ve Said bu konuşmalarda entelektüelin tanımı üzerinde dururken, Gramsci’nin “organik entelektüel” tanımını kullanıyor ve onun “entelektüelleri çıkarlarını örgütlemek, daha fazla iktidar, daha fazla denetim gücü elde etmek için kullanan sınıflarla ya da kuruluşlarla doğrudan bağlantılı” olarak tanımladığı bu organik entelektüellerin karşısına, otoriteyi ve iktidarı reddeden, milliyeti, dini ve geleneği ile arasına mesafe koyan entelektüelleri yerleştiriyor.
BBC’nin ilk genel yönetmeni olan John Reith’in 1948 yılında Bertrand Russell ile başlattığı ve günümüzde de devam eden radyo programının adı “Reith Lectures”. Programın içeriği ve altmış yedi yıldır sürüyor olması hayran olunması gereken bir yayıncılık başarısı, hele de bizimki gibi kamu yayıncılığının hükümetin borazanı olmakla (bugünlerde her zamankinden kat be kat fazlası ile) eş değer olduğu ülkeler için. Said bu programda yaptığı altı farklı konuşmayı “ufak tefek bir iki dipnot ya da örnek eklemek dışında büyük ölçüde oldukları gibi” bırakmış. Okuması gerçekten keyifli, sorgulamaya ittikleri ile çok önemli konuşmalar bunlar. Edebiyattan, felsefeden ve tarihten getirdiği örnekleri, geçmişte ve günümüzde entelektüelin konumu, rolü ve değeri açısından karşılaştırmaları ve bir entelektüele yakışır biçimde, onaylanmak için değil, “insanın özgürlüğünü ve bilgisini artırmak” ve “unutulan veya görmemezlikten gelinen insanlar ve konuları” gündeme getirmek için yazılan Said’in bu kitabı konuya ilgi duyanların mutlaka okunması gereken bir eser kesinlikle. Sonuçta radyo için hazırlanmış konuşmalar bunlar ve bir akademik çalışmanın yoğunluğunu ve derinliğini taşımıyorlar elbette ama konuya derli toplu yaklaşıyor ve tartışmayı daha derinlemesine inceleme arzusunu doğuruyor Said bu kitapla. Kitap boyunca Adorno’dan Gramsciye, Gore Vidal’dan Sartre’a uzanan referanslara başvuran Said’in edebiyat profesörü olarak üç ünlü romanın kahramanları (Turgenyev’in “Babalar ve Oğulları”ndan Bazarov, Flaubert’in “Duygusal Eğitim”inden Moreau ve Delauriers, Joyce’un “Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi”nden Dedalus karakterleri) üzerinden yaptığı analiz ise özellikle bu romanları okumuş olanların çok keyif alacağı bir bölüm.
“Tanrılar Hep İflas Eder” adlı son bölümde bir iktidara, partiye, lidere, dine, vs. kendisini sıkı sıkıya bağlayan ve hatta sonra başka bir Tanrı’ya da kolayca biat edebilen entelektüelleri eleştirirken, kitabının son cümlesinde “Laik entelektüel için o Tanrılar hep iflas eder” diyor ve “gerçek entelektüelin laik bir varlık” olduğunu ifade ediyor Said.
(“Representations of the Intellectual”)