1880 – 1937 yılları arasında yaşamış Bulgar yazar Yordan Yovkov’un on iki hikâyesinin bir araya getirildiği bir derleme. Yaşar Nabi’nin kısa ama doyurucu tanıtım yazısında belirttiği gibi (“Yovkov, sevgiden, şefkatten, doğruluktan yanadır”) hümanizmin ve insana olana sevginin ağır bastığı hikâyeler bunlar ve derlemeye adını veren “İnce” adlı hikâyede aynı adlı kahramanın bir çete reisinden bir halk kahramanına dönüşümünün (zalim bir reisten duyarlı bir insana dönüşümü, bir başka şekilde ifade etmek gerekirse) gösterdiği gibi en olumsuz karaktere bile sevgi ve inançla yaklaşan satırlar içeriyorlar. Bu kitapta da yer alan “İvan Belin’in Günahı” adlı hikâyeyi ünlü Alman yazar Thomas Mann 1956’da hazırladığı “Dünyanın En Güzel Hikâyeleri” adlı derlemesine almış. Aralarında Türklerin de yer aldığı karakterler üzerinden yerel görünen ama aslında hayli evrensel olan hikâyeler anlatıyor Yokov ve insana inancını hep koruyor bu hikâyelerde. Onun bu sempati ve empati içeren yaklaşımı okuyucuyu da etkisi altına alıyor ve onun gözünden bakıyorsunuz hikâyelerdeki karakterlere; bu nedenle de anlıyor ve sevgi duyuyorsunuz onlara. Sevgiyi kutsayan (“Asiye”), onlar adına umut eden (“Kırlangıç”) veya iyi yürekli olmaya övgüler düzen (“Serafim”) hikâyeler bunlar ve kötülüğün kazanmasına hemen hiç izin vermiyor yazar. Sevginin dönüştürücü özelliğini (mutsuz bir yalnız insandan aşık bir adama) rakıdan konyağa geçişle anlatan “Yaz Yağmuru”, dokunaklı sonu ile “gözlerin ve gülüşün peşinden giden” bir çete reisini anlatan “Şibil”, vicdanı sızlatan bir günah işleyen bir karakterin baş kahramanı olduğu “İvan Belin’in Günahı” ve yalnız bir adamın hayalinde yarattığı aşkın ve onun getirdiği mutluluğun içinde kaybolup gitmesini hayli dokunaklı biçimde dile getiren “Bir Düş Adamı” gibi hikâyeler yazarın gücünü gösterenlerden birkaç örnek sadece.
Nabi’nin tanıtım yazısındaki “… işine, sanatına bağlı insanları âdeta tanrılaştırır…” yargısını doğrulayan ve işinin ustası bir arabacının yaptığı ve her biri hareket ederken kendisine özel türküyü söyleyen arabalar üzerinden insan emeğine saygı gösterisinde bulunan Yovkov’un hikâyeleri Bulgarlar ve Türklerin bir arada yaşadığı günleri getirirken karşımıza bu birliktelikle ilgili hep olumlu bir hava çiziyor insana inancının gereği olarak.