Da Uomo a Uomo – Giulio Petroni (1967)

“Birini takip edeceksen genç adam, bunu daha iyi becermelisin. Bu dünya seni önce sırtından vurup sonra kendilerini tanıtacak insanlarla dolu”

On beş yıl önce ailesini katleden bir çetenin peşine düşen bir gencin ve aynı çetenin ihanetine uğramış bir haydutun ortak intikam hikâyesi.

“Spagetti Western” denen türün örneklerinden biri. Türün belki en popüler isimleri arasında yer almayan ama bu film ile türün hayranlarının en sevilen film listelerine girmeyi başaran yönetmen Giulio Petroni bir filmi bu türe sokan hemen tüm unsurları kullanmış görünüyor bu çalışmasında. Filmin İspanya’da çekilmesi, İtalyan ve Amerikalı oyuncuların kullanılması, bir intikam hikâyesi içermesi ve bu hikayeye bir şekilde Meksikalıları da katması, hareketli ve çarpıcı görüntülerin kullanılması gibi spagetti western denen türün hemen tüm özellikleri bu filmde de yerini almış. Bizde de özellikle Yılmaz Güney’in kimi ilk dönem filmleri bu türün Türkiye bacağını oluşturmuştu. Amerikan sinemasına ve Amerikan tarihine İtalyanların öykünmesi ile ortaya çıkan türün bir örneği olan bu filmin izlerini yıllar sonra sinema tarihini ilham almanın ötesinde taklide varan bir şekilde kullanan Amerikalı sinemacı Tarantino’nun “Kill Bill” filminde görmek hayli ilginç. Petroni’nin filminde genç kahramanın intikam için birer birer öldürdüğü haydutların geçmişteki kötülüğü yaparkenki görüntüsünün kahramanımızın yüzüne yansıtılması aynen “Kill Bill” filminde de kullanılmıştı örneğin.

Açılışta ailesinin katledilmesini seyretmek zorunda kalan çocuğun bu kötülüğü yapan adamların belirgin birer işaretini (boyundaki kolye, göğüsteki dövme, yüzde bir yara izi gibi) fark edip zihnine kazıması seyredeceğimiz filmin bir intikam hikâyesi olduğunu bize daha baştan söylüyor. Morricone’nin görkemli ve vokal de içeren müziği eşliğinde anlatılan hikâyede genç ve usta bir silahşör ile tecrübeli ve usta bir başka silahşörün başta pek uyumlu gitmeyen ama sonra ortak amaçları etrafında birleşmeleri ile sonuçlanan birlikteliği, bu türün kimi örneklerindeki opera havası taşıyan görkemi oluşturmaya yetmemiş görünüyor bu filmde. Her ikisi de Amerikalı olan ve spagetti western türündekiler de dahil olmak üzere İtalyan filmlerinde yer almaları ile tanınan ikiliden filmde genç karakteri canlandıran John Philip Law biraz fazlası ile katı bir oyun verirken Lee Van Cleef’in oyununu bu tür herhangi bir filmindekinden ayırmak mümkün değil. Aynı yüz ifadesi ve aynı “cool” havası ile en azından standart oyunundan sapmayarak şaşırtmıyor seyredeni.

Piyanistin üç notası ile başlayan düello sahnesi gibi iyi kotarılmış görünen başarılı sahneleri de olan film türe çok özel bir yaratıcılık da katamamış öte yandan ama anlattığını keyif verici bir biçimde anlattığı da kesin. Ancak bir Amerikalı kahraman gelince örgütlenebilen zayıf karakterli Meksikalılara Lee van Cleef’in akıl verdiği sahnede kameranın onu adeta tavaf edercesine etrafında dönmesi filmin türün orijinali olan Amerikan filmlerine öykünmekten kaçınmadığını gösteriyor ama genel olarak spagetti westernlerin hemen tümünün kapitalizme ve onun öğelerine politik dokundurmalarda bulunduğunu ve bu filmleri çeken yönetmenlerin çoğunun da sol eğilimli isimler olduğunu akılda bulundurmakta yarar var. Bu filmde de politikaya ve bankacılığa bulaşan girişimci adamın filmin en kötücül karakteri olduğunu hatırlatalım.

Finale yakın ortaya çıkan “sürpriz” iyi bir sinemasever için pek beklenmeyen bir durum değilse de, karakterlerini sadece anlattığı hikâye için yeterli olacak kadar işlemiş görünen (aslında daha fazlasına da ihtiyaç yokmuş zaten) ve zaman zaman zumlara başvurarak görsel hareketliliğini artıran film sinema tarihine nostaljik bir bakış atarak spagetti western türünü hatırlamak isteyenler için kesinlikle ilgi çekici olacak bir eser. Sonuçta karşımızdaki türünün tüm kurallarını harfiyen yerine getiren, macerası ve heyecanı eksik olmayan bir film. İngilizce adının ilginçliği, temposunun hiç düşmemesi, filmin hikâyesinden hiç sapmaması ve “Kill Bill” filmine de taşınan yakınlarının katledilmesine tanık olan bir çocuğun intikamı gibi çarpıcı bir konuya sahip olması sayesinde kendisini rahatlıkla ve keyifle seyrettiriyor.

(“Death Rides a Horse” – “Ölüm Atlısı”)