“Arkadaş canlısıyım ama evli değilim. Aile kurmak için doğmuşum”
Küçük bir kasabaya komutan olarak atanan bir jandarma başçavuşunun, kasabanın gözde genç kadını, ebesi ve bir jandarma erinin de karıştığı romantik hikâyesi.
Luigi Comencini ve Ettore Maria Margadonna’nın senaryosundan Comencini’nin çektiği bir İtalya yapımı. Senaryosu Oscar’a aday gösterilen ve Berlin Festivali’nde Gümüş Ayı Ödülü’nü kazanan film “Pembe Yeni Gerçekçilik” akımın önemli örneklerinden biri ve hem romantizmi ve komedisi hem de sosyal hassasiyetleri ihmal etmemesi ile ilgiyi hak eden bir çalışma. Daha sonra çekilen iki film ile bir üçleme oluşturan bu filmde Vittorio De Sica, Gina Lollobrigida, Marisa Merlini ve Roberto Risso dört ana karakteri keyifle canlandırmışlar. Tanıtımında “Ekmeğin de zamanı vardır, aşkın da ve hayallerin de” ifadesi kullanılan film işte bu üç vazgeçilmez öğe üzerinden eğlenceli ve çekici bir hikâye anlatıyor. Comencini’nin neden “İtalyan usulü komedi”nin ustalarından biri olduğunu çok iyi gösteren bu eser bir başyapıt değil ama yine de İtalyan komedilerinin klasiklerinden biri olarak görülmeyi hak ediyor.
Vittorio De Sica’nın oynadığı Başçavuş Antonio karakterinin sonraki maceralarını anlatan ve ilkini yine Comencini’nin, ikincisini ise Dino Risi’nin yönettiği iki devam filmi çekilmişti: 1954 yapımı “Pane, Amore e Gelosia” ve 1955 tarihli “Pane, Amore e…”. Vittorio De Sica’nın her ikisinde de başrolde yer aldığı bu filmlerin ilkinde Lollobrigida, ikincisinde ise Sophia Loren eşlik etmişti kendisine. Aslında bir dördüncü film daha var: Javier Setó’nun yönettiği ve İspanya – İtalya ortak yapımı olarak çekilen, 1958 tarihli “Pane, Amore e Andalusia”. Bu filmde Antonio karakteri Sevilla’ya gidiyor ve orada İspanyol bir dansçıya âşık oluyor. Dolayısı ile aslında bir dörtlemeden bahsetmek çok daha doğru. Berlin’de aldığı prestijli ödülün yanı sıra sadece ülkesi İtalya’da değil, başta Fransa olmak üzere başka ülkelerde de seyircinin ilgisini toplamayı başarmıştı bu Comencini yapıtı. Gördüğü ilginin temelinde iki başrol oyuncusunun ödüller de alan performansları, hikâyenin ciddiyetini de hep koruyan komedisi ve yakın zamanlara kadar İtalyan sinemasının en popüler ve ticarî filmlerine hep bir şekilde sızmayı başaran sosyal duyarlılıkları içermesinin payı var temel olarak. De Sica daha sonra Peter Sellers’da göreceğimiz tarzda bir oyunculukla karakterini oldukça eğlenceli ve çekici kılmayı başarırken, kasabadaki erkeklerin gözdesi olan “oynak” Maria’yı kariyerinin en sağlam performanslarından biri ile getiriyor karşımıza Lollobrigida ve hem seksî hem içten olmayı becererek karakterini tam da hak ettiği bir şekilde canlandırıyor.
Sagliena adındaki hayalî bir kasabaya gelen Başçavuş Antonio’nun görüntüleri ile açılıyor film. 700 civarında nüfusu olan, sakin bir kasabadır Sagliena ve Antonio buradaki jandarmaların komutanlığını devir alacaktır. Yapacak bir şey olmadığı için erken yatılan bu kasabada bir bekâr olarak Antonio’nun işinin zor olacağını söyler herkes ona ve zaten o da kendisini kısa sürede bir (ya da birden fazla) aşkın içinde bulacaktır. Kasabanın seksî ve yoksul kızı, tüm erkeklerin gözdesi Maria; ona âşık jandarma eri Pietro ve kasabanın ebesi Annarella bu aşk(lar)ın diğer tarafları olacaktır ve hikâye sağlam bir romantik komedi olarak türünün kalıpları içinde ilerleyecek ve yine bu türe uygun bir şekilde sonuçlanacaktır. Filmin başında jandarmaların da (İtalya’da carabinieri olarak bilinen silahlı kuvvetler) bizim gibi insanlar olduklarını, onların da sevip acı çekebildiklerini ama duyguları ile görevleri çeliştiğinde ne yapmaları gerektiğini bilecek bir saygınlıkta olduklarını belirten bir yazı yer alıyor ve seyredeceğimiz hikâye de işte bunun üzerinden ilerliyor baştan sona.
Kasabanın dürbünle gözetleyen meraklı yaşlıları, harap durumdaki evler üzerinden üretilen deprem ve bombardıman esprisinin bir örneği olduğu diyaloglar, bir mucize peşinde koşan ve hemen de inanıveren kasaba halkı, bir yandan görevinin gereğini yapmaya çalışıp diğer taraftan aşkın peşinden koşmayı da ihmal etmeyen başçavuş karakteri, eğlenceli yaşlı hizmetçi vb. farklı unsurları ile eğlencesini hep diri tutuyor film. Bu eğlenceyi elbette bir Yeni Gerçekçi ciddiyetinden uzak ama onun uzantılarını taşıyan bir Pembe Yeni Gerçekçilik’e uygun sosyal bir bakışla da destekliyor Comencini. Başçavuş ile yoksul bir köylü arasında geçen ve filmin de adını aldığı diyalog örneğin, kasabadaki yoksulluğun göstergelerinden biri olarak kullanılıyor. Komutan köylüye “Ne yiyorsun” diye sorduğunda aldığı “Ekmek” cevabı üzerine “Neyle yiyorsun” diyor ve ondan şu yanıtı alıyor: “Hayallerle”. Film yoksulluğu hep hikâyenin odağında tutuyor, komedisine hiç zarar vermeden. Rahibin güneyde toprak sahibi olmak için direnen köylülere övgüyü de içeren sözleri veya Maria’nın ona cevaben söyledikleri (“Ama yoksullar zaten burada da cehennem azabı çekiyor ve küfür, hırsızlık ve çaresizlik yüzünden cehennemden hiç kurtulamıyor”) ve yoksul annelerin kısmet bulmak için yaptıkları planlar hikâyeyi sıradan bir romantik komedi olmanın da ötesine taşıyor hayli alçak gönüllü ölçüler içinde kalsalar da.
Hayalî bir kasabada geçen filmin çekimleri Castel San Pietro Romano adındaki tarihî bir kasabada gerçekleştirilmiş. 2017’de İtalya’nın en güzel köyleri arasına seçilen bu yöre, taş evleri ile İtalya’nın o tipik güzel yerlerinden biri ve 2018’de bu filmin yıldızlarından Gina Lollobrigida’ya fahrî vatandaşlık verilmiş kasaba yönetimi tarafından. Yönetmen Comencini’nin yörenin güzelliğini abartmadan kullanması ve otantik görüntülerle kasabayı hikâyesi için doğal bir mekân yapabilmiş olması filmin artılarından biri olmuş kesinlikle. Eleştirmenler tarafından Yeni Gerçekçilik ile klasik İtalyan komedileri arasında kurulan bir köprü olarak tanımlanan film dedikodusu, eğlencesi ve ilişkileri ile küçük bir yerde yaşamanın tüm karakteristik özelliklerini karşımıza getiren, çok derinlere dalmasa da bir meselesi olduğunu da hissettiren ve eğlenceli bir çalışma sonuç olarak. Hayatta aşk, ekmek ve hayallerin eşit öneme sahip olduğunu fark etmek ya da hatırlamak için de keyifle izlenebilir.
(“Bread, Love and Dreams” – “Aşk ve Hayal” – “Ekmek, Aşk ve Hayal”)