“Kimyasal tepkime olmadan hayat olmaz ama bu organizma ürüyor, büyüyor!”
Bir kasabada yaşayanları toplu halde öldüren hastalığın ne olduğunu bulmaya çalışan dört bilim insanının hikâyesi.
Pek çok eseri sinema ve televizyona uyarlanan Amerikalı yazar ve senarist Michael Crichton’un aynı adlı ve 1969 tarihli romanından sinemaya aktarılan bir ABD yapımı. Nelson Giddick’in senaryosundan Robert Wise’ın çektiği film uzay araştırmalarından dönen askerî bir uydu ile dünyaya gelen bir mikroorganizmanın neden olduğu ölümleri araştıran bilim insanlarının hastalığın bir salgına dönüşmemesi için gösterdikleri insanüstü çabanın hikâyesini anlatıyor temel olarak ve klasik anlamdaki aksiyondan uzak dururken, başından sonuna kadar hayli çekici bir gerilim duygusu ile oldukça üst bir düzeye ulaşıyor. CGI teknolojisinin olmadığı yıllara ait bir yapıt olarak ve döneminin mevcut efekt teknolojilerine de pek yüz vermeyerek oldukça gerçekçi ve -içinde bulunduğumuz Covid-19 döneminde gücü daha da artan- etkileyici bir film bu. Elle tutulur bir hikâyesi olan, anlamsız bir aksiyonun peşinde koşmayan ve “Bir yenisinin olmayacağının ne garantisi var?” gibi özellikle de bugünlerde çok daha doğru görünen bir sorusu olan film Amerikan sinemasının saygın bilim kurgularından biri.
Michael Crichton’un 2008 yılında bir televizyon dizisine de ilham veren ve “tekno-gerilim” türüne sokulan romanı kendi adı ile yazdığı ilk, toplamda ise altıncı romanı ve New York Times’ın Çok Satanlar Listesi’ne girecek kadar da popüler olmuş bir eser. Bir başka Amerikalı yazar olan Daniel H. Wilson tarafından 2019’da yayımlanan “The Andromeda Evolution” adlı bir devamı da olan kitap ve ondan uyarlanan bu Robert Wise filmi “düşman”ın uzayın derinliklerinden gelen bir mikroorganizma olduğu bir bilim kurgu. Uzaydan dönen askerî bir uydunun düştüğü kasabada biri bebek biri yaşlı bir adam hariç olmak üzere herkes ölmüştür ve olayı araştırmakla görevlendirilen dört bilim insanı bir yandan ölümlerin nedenini ve kaynağını keşfetmeye çalışırken, öte yandan da iki kişinin hayatta kalmasının sırrını anlamaya uğraşırlar. Kısıtlı bir süreleri vardır çünkü bir salgının kısa bir sürede hızla yayılabileceğinden de endişe edilmektedir. Olayın askerî bir boyutu da vardır ve dört kişi tam bir gizlilik içinde ve bu tür araştırmalar için özel olarak tasarlanmış bir binada çalışacaklardır. Hikâyede -bekleneceği üzere- ordu ve bilim adamları arasında çekişmeye ve hükümetlerin gizli (ve tehlikeli) projelerine bir eleştiride bulunulduğu gibi, başlardaki bir diyalog üzerinden de (kendisini araştırma için almaya gelen askerleri gören eşine “Eminim protestocu öğrencilerdir” diyen adam) 1960’ların özgürlükçü ruhuna ve sistem karşıtı eylemlerine bir cümlelik de olsa selam gönderiyor Wise’ın bu filmi. Resmî amacı, “Uzayda var olabilecek organizmaları toplamak ve bu yeni yaşam biçimlerinin neden olabileceği hastalıkları ve zararları değerlendirmek” olan projenin arkasındaki gerçek amaç üzerinden de bir eleştirisi var filmin ve “Bir yenisinin olmayacağının ne garantisi var?” sorusu ile de bu eleştirisine gerçekçilik katıyor.
Robert Wise’ın yönetmenlik çalışması hikâyeye kazandırılmak istenen belegesel gerçekçiliğine uygun bir ton taşıyor. Kasabayı gezen iki bilim adamının farklı noktalardaki cesetleri gördükleri sahnede “bakan” ve “bakılan”ı eş zamanlı iki farklı görüntüde göstermek gibi küçük oyunlar dışında yalın ve eski Hollywood usulü bir yönetmenlik çalışması yapmış Wise ve bu “aksiyonsuz” bilim kurgunun gerilimini yaratan gizemi öne çıkarmayı tercih etmiş. Biri kadın olan dört bilim insanı karakterinin gerçekçiliğini de iyi değerlendirmiş senaryo; bu tür filmlerde ve özellikle o dönemlerde kadın karakterin daha çok romantizm veya erotizm için kullanılmasının aksine, burada hikâyenin ana unsurlarından biri olması da doğru ve önemli bir seçim. Romanda erkek olan karakterin burada kadına çevrilmesi doğrusu hayli akıllıca olmuş. Öyküsü “Tespit, anlama ve yok etme” olarak özetlenebilecek içeriği ile bir bilimsel süreci anlatan filmde bu sürecin farklı fazları etkileyici ve inandırıclığını hep koruyan sahnelerle anlatılıyor; mikroorganizmanın keşfi ve bu keşfe eşlik eden bilimsel merak, hayranlık, korku ve azmi örneğin, keyifle izliyoruz. Benzer şekilde “5 dakika içinde durdurulması gereken nükleer patlama” sahnesi de tüm o nerede ise sıfır efektli hâli ile oldukça başarılı.
Bilim insanlarını canlandıran Arthur Hill (Dr. Stone), Kate Reid (Dr. Leavitt), James Olson (Dr. Hall) ve David Wayne (Dr. Dutton) karakterlerini sağlam performanslarla karşımıza getirirken; filmin yıldızlara değil, güçlü karakter oyuncularına dayanmayı tercih etmesinin sonucu olarak hikâyenin inandırıcılık düzeyini de yükseltiyorlar. Çıkar çıkmaz büyük bir ilgi gören bir kitaptan uyarlanan film ABD’de bütçesinin iki katı gişe geliri getirerek orta karar bir başarı sağlamış. Stanley Kubrick’in 1968 tarihli başyapıtı “2001: A Space Odyssey” kadar derin bir felsefesi ve onunki kadar gösterişli set tasarımları yok ama yine de Robert Wise’ın bu daha alçak gönüllü yapıtı Covid-19’un da bir kanıtı olduğu gibi daha güncel ve günlük hayata değen konulara odaklanarak belli bir ilgiyi hak ediyor. Yüksek bütçeli filmlerdeki kadar gösterişli değil belki ama dört bilimcinin çalıştığı üssün tasarımı da incelikle düşünülmüş detayları, yalın ve modern görselliği ile ayrıca takdir edilmeyi hak ediyor. Aksiyonu, gürültüsü, patırtısı vs. olmayan film, buna rağmen çekiciliğini hep koruması ve kendine has temposu ile ilgiyi hep canlı tutması ile de önemli ve bilim dışılığın tüm saldırısına karşı bilime ve gerçek bilim adamlarına sıkıca bağlı kalmamız gerektiğini hatırlatan bir çalışma. Wise’ın belgesel havası verdiği bu kurgu yapıt 1970’lerin görülmesi gerekli sinema yapıtlarından biri.
(“Andromeda Esrarı”)