“Aşkın asıl olayı, kendini rezil bir duruma düşürebilmenmiş”
Yeni kız arkadaşı ile boşandığı eşi arasında kalan bir adamın hikâyesi.
Dan Wakefield’ın 1973 tarihli ve aynı adlı romanından uyarlanan bir ABD yapımı. Senaryosunu James L. Brooks’un yazdığı ve yönetmenliğini Alan J. Pakula’nın yaptığı film 1970’lerin ilgi gören romantik komedilerinden biri. Başrollerinde Burt Reynolds, Jill Clayburgh ve Candice Bergen’in (son ikisi sırası ile Kadın Oyuncu ve Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında Oscar’a aday olmuşlardı) yer aldığı çalışma, zaman zaman seyircisini eğlendirmeyi başaran, romantizmi ile de ilgi çeken ama ikna edici olmayan gelişmeler ve arada bir sit-com havasına bürünmekten de kaçınamamak problemleri de olan bir yapıt. Marvin Hamlisch’in film için yazdığı üç orijinal şarkı (“Easy for You”, “Starting Over” ve “Better Than Ever”) ile de dikkat çeken çalışma, senaryosunun yeterince güçlü olmamasının neden olduğu sıkıntıları yaşıyor ama yine de komedi süslü romantizmden hoşlanananlar tarafından keyifle izlenebilir.
Flu bir yatak görüntüsü fonu üzerinde duyulan bir diyalogla açılıyor film: Bir erkeğin (Burt Reynolds) ve bir kadının (Candice Bergen) konuşmaları duyduğumuz ve ayrılmak üzere olduklarını anlıyoruz. Çift görüntüye geldiğinde, erkek bu veda sözlerinin onları -son bir kez de olsa- yatağa götüreceğini umut eder ama kadın ret eder onun girişimini. Kadın adamı aldatmıştır ve şimdi de şarkıcı olmaya çalışmaktadır. Erkek onun sesine ve şarkılarına katlanamamaktadır. Ayrılırlar. Adam erkek kardeşinin yaşadığı şehire taşınır, kilisedeki “boşanmış erkekler” terapi grubuna katılır ve abisinin tanıştırdığı bir kadınla da çıkmaya başlar. Bundan sonrası, onun yeni bir kadınla (Jill Clayburgh) yeni bir hayat kurma çabasının ama bu arada aslında tam olarak kopamadığı eski eşi ile yeni sevgili arasında kalmasının hikâyesidir ve Alan J. Pakula mizahı da olan bu hikâyeyi özel bir çekiciliği olmasa da öykünün gerektirdiği sadelik ile anlatıyor.
Filmin komediye gerçek anlamda göz kırptığı ilk sahnede, takip edildiğini düşünen bir kadının neden olduğu yanlış anlamaya ve mahcubiyete tanık oluyoruz. Benzer bir eğlenceye sahip, hatta bazıları kahkaha attıran birkaç eğlenceli sahnesi daha var filmin ama senaryo sanki bunları öyküye özellikle yerleştirmiş gibi duruyor ve doğallığın sağlayacağı güçten yoksun bırakıyor filmi; adeta romantik / dramatik bir hikâyenin ortasına düşmüş gibi görünüyor bu komedi anları. Bu probleme karşın, yine de filme renk katıyor bu komedi ve özellikle Clayburgh’un performansı ile oldukça keyif de veriyor seyirciye. Filmin zaman zaman bir sit-com havasına bürünmesinin ve bunun olumlu ve olumsuz sonuçlarının arkasında da yine bu mizah var. Her sit-com’da olduğu gibi burada da bir kanepe var ve her ne kadar işlevi farklı da olsa, yine de öyküde sembolik bir anlam da taşıyor üstelik. Senaryonun -aynı kadınla defalarca evlenen ama bir türlü yürümeyen bu ilişkiden bir türlü kopamayan adamda ve kilisedeki toplantılarda olduğu gibi- mizahtan yan hikâyelerde de yararlanması ise işlevini yerine getirebilen doğru bir seçim olmuş.
Belki de senaryonun asıl problemi Reynolds’ın canlandırdığı Potter karakterinin iki kadın arasında neden kaldığını ikna edici bir şekilde anlatamaması seyirciye. “Daha önce hiçbir kadını bu kadar arzulamamıştım” sahnesi yeterince ikna edici bir söylem oluşturamıyor adamın yaşadığı ikilem için; eğer senaryo Potter’ın çocuksu karakterinin onun her şeye birden sahip olma (veya elindeki hiçbir şeyi kaybetmeme) hırsına neden olduğunu ima ediyorsa, bu mesajını yeterince geçiremiyor seyirciye. Aksine, “ayartılma”nın sorumlusunun onun karakterinden çok karşısındaki kadının becerisi olduğunu düşünmenize neden oluyor senaryo çoğunlukla. Finaldeki gelişmelerin bir sit-com hızında olup bitmesi de çok tatmin edici değil gerçekçilik açısından.
Marvin Hamlisch hikâyenin havasını çok iyi destekleyen bir müzik çalışmasının yanında üç de orijinal şarkı yazmış hikâye için. Filmde bunları Candice Bergen’in sesinden dinliyoruz ama plak kayıtlarını sonradan Grammy ödülü de kazanacak olan Stephanie Smith yapmış. Bu şarkıların renklendirdiği filmde mobilya mağazasında geçen ve “Yanında sakinleştirici olan var mı?” (Burt Reynolds’ın başından geçen gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış bu sahne) sorusu ile eğlencesi doruğa çıkan sahne veya karlı bir caddedeki romantik anlar gibi ilgi çekebilecek bölümler de var. Reynolds ile Bergen arasındaki, tek çekimle gerçekleştirilen soyunma ve yatağa girme sahnesi ise ilişkideki mekanikliği göstermesi ile önemli ve keşke filmde bu tür biçimsel yaklaşımlar daha fazla olsaymış dedirtecek kadar başarılı. Partnerlerinin ikisi de Oscar’a aday gösterilirken kendisinin buna lâyık görülmemesinin üzdüğü ve kızdırdığı söylenen Reynolds’ın sadeliği ile etkileyici olan performansı karakterinin kararsızlığını ve çocuksuluğunu çok iyi yakalarken, Clayburgh onun tersine daha gösterişli ve eğlencesi bol bir oyunculuk sunuyor. Bergen ise senaryonun karakterini nasıl görmemiz (ciddi mi bir parodi mi?) gerektiği konusunda yarattığı kafa karışıklığına rağmen işini iyi yapmış ve ciddiyet ile parodi arasında bir ton yakalamış olması gerektiği gibi.
Kilisede geçen son sahne ile, kadınlar ve erkekler arasındaki ezelî ve ebedî kavgayı ve hayatın “ne onunla ne onsuz” olduğu gerçeğini bir romantik komedide olması gerektiği şekilde dile getiren film bir “patlama noktası”nın eksikliğini sık sık hissettirse de, eğlencesi ve romantizmi ile yine de görülmeyi hak eden bir çalışma.
(“Yeniden Başlayalım”)